Pençesi

Pençesinde sürgün olmuş giden bir hayattayım aşkın;şu gün bir dağ kadar heybetli şu göğsümün içinde atan kalbim ise bir o kadar soğuk,ıssız ve karanlık.Düşlemek,sadece siyahın üzerinden şeffafla tekrar geçmek gibi bir şey;renk aynı kalıyor,sadece cüsse kalınlaşıyor...

Hata bende,ben ki hiç standart nedir bilmedim,kalıplaşmış olgular bana çok mu çok yabancıydı hayatım boyunca.Sonra bir de aşk,herkesin diline doladığı kadar kalıplaşmıştı belki ama herkesin de yaşayamayacağı,en azından aynı yaşayamayacağı kadar özgündü.

İnsanlara bunu anlatamadım,ne aşkı ne de özgünlüğünü.Sorun onların anlamamasından çok benim anlamamdı,lakin bunu en sonunda anlamıştım.Aşkı anlayamayan beni de anlayamıyordu,ben de sap gibi ortada kalmıştım sonuçta.Aşk ve ben birbirimize yeteriz belki ama emin değilim,onu bir başkasıyla yaşayabilmek,bir başkasında yaşayabilmek çok daha muntazam olurdu bana göre...

Platonikten çok daha öte,aşkı birisine karşı tek taraflı yaşamaktan daha çok aşkı aşka karşı yaşamak idi asıl marifet.Belki bunu başarmış olabilirim,ama şu sol yanım bir türlü dolmadı,ben ona yanarım...

0 Yorum:

Yorum Gönder