Masamın Başında

Yine oturmuşum masamın başına,Allah ne verdiyse yazıyorum.Yeri geliyor eskilerin en nadide aşk parçalarını çalıyorum;bazen Nil Burak,bazen Ümit Besen ve bazen de diğerleri...
İyice açıyorum şarkının sesini,sırf içimdeki o nereden geldiğini bilmediğim çığlıkları bir nebze olsun bastırabilmek ümidi ile.Günümün yarısı düşünmek,diğer yarısı yazmakla geçiyor;bazen geçmişi,bazen kendimi,bazen ise onu düşünüyorum.Öyle işsiz bir adamım ki,düşünmekten başka işim yok adeta.

Baksanıza,yine masamın başındayım;öyle bir başımayım işte,dibi görünmeyen bir yalnızlığın en ücra köşesinde sabahlar gibiyim.Ne kadar uyursam uyuyayım,hep bir parça bitkin ve bir parça yorgunum.Bu hale nasıl düştüğümü bilmiyorum,beni kimin ya da neyin bu hale getirdiğini düşünmek bile istemiyorum.Sürekli kapatmaya çalışıyorum eski defterleri,hep geleceğe bakmaya çalışıyorum.Ama ne yaparsam olmuyor,yine her sabah uyandığımda geçmişi buluyorum koynumda;önümde hep bir karanlık var,hiç ummadığım kadar sisli ilerisi.Korkmuyorum ama,bilerek ve inatla yürüyorum;artık bitmekten korkum yok çünkü,şimdi ise yalnız meraktan yaşıyorum.

Bu kitabını okuduğun bir tiyatro oyunundan farksız;ne olacağını adın gibi bilmene rağmen sadece zaman geçsin diye izliyorsun,içten içe yönetmenin senaryoyu değiştirmiş olabileceği umuduyla seyre dalıyorsun.
Her oyun gibi bu da bitiyor;anca bitince anlıyorsun bildiğinden bir farkı olmadığını,lakin pişman olmuyorsun...

0 Yorum:

Yorum Gönder