Loş Aşk

Bugün yine aynı yerdeyim,beni ararsanız bulabileceğiniz nadide yerlerden biri olan odamda yani.Tüm ışıklar kapalı,kapım bile kapalı;kendimi soyutlaştırmış gibiyim,yanarak olmaktansa bir hiç gibi hissederek yok olmanın peşindeyim adeta.Etraf sessizdi,anlaşılan evdekiler de benim uyanık olduğumdan bir haberdi.
Kalkıp ne yapacaktım ki,bin türlü telaşe tabi işin yoksa.Biraz daha uzandım,barışık olduğum,masumaneliği simgelediğine ve istediği zaman beni her şeyden uzak kılabildiğine inandığım yatağıma.

Uzandım ama gözlerim açık,zaten yeterince sızmışım sabaha karşı;sonra dikkatimi çeken şey ise penceremden sızan o loş ışık.Bütün odayı o tek bir ışığın fazlasıyla aydınlatabilmesi ve buna rağmen boğucu olmaması ise çok güzel birşeyi hatırlattı bana,birini.Kim olabilirdi ki zaten,elbet ki onu hatırlatacak.
O an usulca gözlerimden akan birkaç damla yaşı parlatan o ışık,içimi,ruhumu dahi parlatmıştı adeta.Bu kadarı da olmamalıydı diyordu ama bir yanım;o küçücük parıltı,bütün geçmişi ortalığa saçmamalıydı,umarsızca...

Küçücük bir ışık,aklım ve kalbim kadar loş bir ışık;böylesine dağıtamamalıydı beni,beni de yüreğimi de.Neden dedim kızgınmışcasına,lakin tamamen koca bir üzüntünün eseriydi bu yakarış,bu feryat.Göz gözeyken gidişine bile hiçbirşey olmamışcasına göz yumabilen yürekli ben,olmayışında ve adeta bir''hiç''içinden onu nasıl bulup çıkarabiliyorum?Mantığıma aykırı düşüyor bu,fiziğe ve kimyaya da;ama denk düşüyor duygularıma,bana...

0 Yorum:

Yorum Gönder