O Güne

Ne renktir şimdi saçların, ne renktir, ne parlaktır gözlerin. Özlüyorum seni, bilmiş bilmiş diyeceksin ki "İnsan tanımadığını, bilmediğini özler mi?" Özlüyor işte, insan aslında tanımadığını, bilmediğini fakat iyi olduğuna inandığı birini sen diye sevebiliyor. Çok düştüm bu hataya güzel kız, hepsi de senin için; sen oralarda bir yerde benden uzak yaşamını sürdürdükçe dokundu bana er geç birleşeceksek bile, dokunmaz tabii sana, dokunmasın yani, eminim muhakkak seven birileri vardır seni, bana gelene kadar aşk sanacağın kimi adamlar vardır; bu da beni üzen bir durum tabi ama sanırım olmak zorunda, sanırım hayatın gerçeği bu, birbirimize öyle direkt ulaşırsak tadı kaçarmış hikayenin belli ki, araya başkaları girmiş.
Savrulma işini ben hallederim ikimiz adına da, kimlerle mutlusun acaba sen, bu güneşli pazarı ben sana bu satırları yazmakla geçirirken sen onunla nerelere gidip neler hissediyorsun. Sorduğuma bakma, merak etmiyorum, ya da tamam ediyorum ama cevabı hakikaten istemiyorum, böyle cevap olmaz olsun sevgilim.
Adın ne? Hangi şehrin ücrasındasın? İnşallah sen de sıkışıp kalmamışsındır ben gibi, hayatında bana kadar dayanmana yetecek şeyler vardır, dostlar, asla benim kadar etmeyecek aşklar ve vesaire...

Yıllardır çektiğim o gün özlemi birikir durur hepten içcağızımda, o gün bir gelse, sen acını göğsüme saklasan ben dikenlerimi kurutsam. Çok endişeliyim, benim için inan sıkıntı değil ama ya sen de aynı vaziyetteysen, yitirmişsen güvenini, güzel amaçlarla da olsa kaybettiysen bir şeyleri, kırık kırık dolaşıp beni arıyorsan? Bak sayın sevgilim, bu ihtimal beni bolca çileden çıkartır, gel el et yakınlardaysan. Allah'ım sen de bir yol söyle, bir işaret göster onu bulmam için ki ateşin içinden doğup, havaya karışmadan bağışlayalım sevmeyi, sevilmeyi. Ben dururum, dayanırım, bu hayatın mantığının "Uğraştıkça olmaz ama marifet olmadıkça uğraşmaktır." olduğunu çoktan kavradım ama o yapamaz; tamam tanımıyorum, adını, nerede yaşadığını, hatta açıkçası var olup olmadığını bile bilmiyorum ama eminim ki beni sevme gayretinde bulunacak o kadıncağız her kimse, sırf bu yüzden bile yıpranır. Çok insan yıprattım ben, onlarsa beni daha çok yıprattı muhtemelen ama artık değil, artık işler değişti.

O gün nasıl bir klişe bekleyecek bizi, çarpışacak mıyız yoksa sen arabanla bana mı çarpacaksın? Gerçi birimizden biri sakarsa o benimdir sanırım, o yüzden karşıdan karşıya geçerken dikkat et güzel kız. Bakarsın öyle olmaz da ama nasıl olmayacağı kesin; öyle şiir dinletisinde, tiyatroda bilmem nerede olmayacak umduğum gibi, umduklarım çıkmaz genelde. Sen mi? Sen umut değilsin ya, sen başka bir şeysin inan bana.
İkinci bir klişe olarak kavga ederek tanışırız gibime geliyor, ben biraz inatçı sen biraz inatçı, uyduruk b*ktan bir sebebe binaen girdiğimiz hararetli bir konuşma sonrasında bir daha birbirimizi görmek aklımızdan geçen en son şey iken, soğuduğunda yüreğimiz, birbirimizi bir daha görmek amacıyla tartıştığımız yere uğrar dururuz belki.
Üçüncü bir klişe olaraksa -bu biraz da bize mahsus olur çiçeğim- birimizden biri bir kenarda bir başına gamlı gamlı oturuyordur da, diğerinin içi cızlar yaklaşır yanına; eğer böyle bir durum olursa da oturan muhtemelen sensindir, zira ben oturuyorduysam ve gerçekten gamlıysam herkese yaptığım ve yapmaktan da nefret ettiğim üzere o kadar iyi niyetle yaklaşmana rağmen seni tersleyebilirim, sense bu adımından pişman olup bir daha kimselere yaklaşmazsın, sen umutlarını bense seni kaybederim, en kötüsü bu olur işte.


O yüzden benim o güne bir çift lafım var, şimdiden hazırlansın:
Mümkünse o günün öncesinde eksik olsun her daim başımda olan melankolik aksiyonlar, güneşli olsun hava bayağı, o kadar hayvan gibi güneşli olsun ki her yer her şey parlasın ama pişip kendimizi eve de kapatmayalım. O günün o gün olduğunu hissedeyim içten içe, belki de hiç sahip olmadığım enerjim o günün olsun, gülüşüm yılların nihayetinde nitelik kazansın o gün, başka bir adam değil de, Alptuğ'luğun özüne varmış bir Alptuğ olayım. O gün soğuk nevale halim tutmasın, deli cesaretim kontrolü yeniden eline alsın yine cız cız yanmak pahasına ve beklenmedik güzelliklerde bulunayım. Örneğin kıyıda köşede bir sümbül bulup "Bunu düşürmüşsünüz." diye takdim edeyim ve bu sinematik an ile gerçek hayatım başlasın...
Daha yaşanmamış o günü öylesine özlemekteyim ki, bunda biraz hayal gücümün payı var, en çok da içinde bulunduğum halin. Kötü şeyler, kötü şeyler, kötü şeyler... Bir yerden sonra garip bir şekilde bir şey hissedemiyorsunuz, mutluluk hormonu falan hücum ediyor olsa gerek, bir şey iyi gitmemesine karşın böyle hayallerle bilmem ne ile hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyorsunuz. Belki de delirdim, emin olun onu da hak etmişimdir.

Bahar geldi dostlar, önümüz yaz ve burada hatalarını anlamış, bir o kadar da her şeye pozitif bakmaya başlamış bir adam duruyor; tam zamanı değil mi sizce de, o gün bugün değil muhtemelen ama çok çok yakın olması gerekmez mi şu durumda? N'olur öyle olsun, siz de dua edin, çünkü ilk defa en ufak bir temele dayanmaksızın bu kadar kuvvetli bir his içimde, yakın bir şeyler var gibi.
Gel sevgilim, yolunu bulduğum vakit ben ordayım zaten; bu terbiyelenmiş adam artık çoğu şeyden arınarak izine karıştı, gel ve dünyayı değiştirmeye, o güne anlaşılmayışımızdan, yalnızlığımızdan başlayalım.

Sana yazmak beni hep tazeler.

0 Yorum:

Yorum Gönder