Değişmiyor

Saat sabahın 4 buçuğu,birkaç samimi dostumla derleşiyoruz.Benim gibi bir adamın mevzusu ne olabilir,elbet ki aşktan ve O'ndan konuşmaktaydık.Uzun uzun konuştuk,satırlar birbirini yer hale gelmişti neredeyse,sonra bir de baktık saat sabahın 6'sı.Ne var ne yok anlatmıştık kafamızın içinde,ama yine bir sonuca varamamıştık;çünkü ne giden geri gelmişti,ne de gelmeye niyetliydi.Anlatınca derdin azaldığına ben de gönülden inanırdım,ama meğer o kadar anlatıp hiç birşeyin değişmediğini görünce,yine hiç birşey değişmiyormuş...

Siz okuycularıma yazdığım yüzlerce yazım var mesela,tanımadığım insanlar,pek çok ülkeden binlerce insan okuyup yoluna devam ediyordu.Ben anlaşılmak için yazmanın da çok ötesine gitmiştim artık,içimdeki bu dev ateşi küçültmek için bile değil,sadece daha da büyümesini engellemek için yazar olmuştum...
Bir gün bile ne içimdeki özlem azaldı ne de yangınım zayıfladı,aksine arttıkça arttı da.Bu sayede her yeni gün daha içten yazar oldum...

Fakat bu her ne kadar etrafımdakiler ve okuyucularımın gözünde mesleğim için bir avantaj olarak görülse de işler pek de öyle değildi.Sonuçta dünyanın en iyi yazarı ben olabilirdim,ama bunun için çok kötü durumda olmam gerekiyordu.Böyle de saçma bir orantı üzerine kuruluydu hayatım;yazılarım gün geçtikçe duygu yoğunluğu artıp içtenleşirken,ben ise gün geçtikçe daha çok yanıyor,yanıp tutuşuyordum...

0 Yorum:

Yorum Gönder