Sıyırmak Üzerine

Yeni bir yazı için çok gencim ben, her bir defasında söylüyorum ancak yine unutuyorum bunu da, yaşlılık işte. Descartes bir noktada yanılmış bu arada, düşünüyorsam varım diyemezsin öyle rahatcana; senin onları düşünmen, düşündüklerinin hayatında var olduğunu göstermez. Ben şahsen birilerini çok düşündüm, bunu yazarken dahi belki sırf bunun üzerine yazıyorum diye aklımdan onlarcası geçiyor. Belki de düşünür olmak boşa, düşündüğümüz kadar var olsak kafi; tahminimce bu zırvalarımı Hegel, Kant hatta nihilist Nietzche dahi dinlese beni tebrik eder, bakarsın yarından tez yok kafayı sıyırırlardı; dur biraz, benim bu söylediğim, onların zaten kafayı sıyırmamış olduğu anlamına mı geliyor, öyleyse bırakın "gelmesin". Bu adamlara sorsanız bunu sevinçle onaylarlar, çünkü kullandıkça hasta olduğum bu "sıyırmak" tabiri öyle boş beleş de bir şey değildir. Sıyırmanın bir adabı vardır, her düşünen, her acı çeken ya da ne bileyim her sırtından bıçaklanan ben sıyırdım diyemez, genellikle hepsi de der fakat yalan söyler. Bana kalırsa sıyırmak en çok tüm bu saydıklarım ve dahasının aralarında "Taktik maktik yok, bam bam bam!" demişcesine üst üste gelmesi ve kişinin buna alışıp, böyle olmadığı takdirde kendi kendine gücenmesidir. Sıyırmak çoğunluğa göre iyi bir şey değildir fakat bahsettiğim çoğunluk içten içe buna özenir de, işte asıl sıyırmak da burda başlar.

Sıyırmak ermek gibi bir şeydir bu yüzyılda, hatta ismiyle müsemma bir biçimde "sıyrılmak" da diyebiliriz; başkalarının tasvip etmek görünümlü baskıları ve yadırgamalarına karşı yaşam tarzı olarak "Bana ne?!" iken, kafa yapısı olarak "Size ne?!"dir ve çok şükür herkes de bundan nasibini alır.
Öyle ekstrem bir şey de değildir ha, zaten bakın görün bu terimi de bu hale katlanamayanlar bu haldekileri dışlamak için uydurmuş lakin evdeki hesap çarşıya uymamış ve sıyıranlar baskın gelmiştir, işte bu yüzden denir zaten "Millet deliye biz akıllıya hasret."
Oysa ki ne de gurur duyulası bir nertebedir, örneğin sen başkanlık için evet-hayır diye kavga etmektense aşkla sevgiyle kafayı sıyırıp şiirler falan yazmışsın, vay anasını be; işte sen böyle sıyırmaya devsm et kardeşim, iyidir iyidir, memleketi bu hale buz değil akıllı deliler getirdi. Ha sen akıllı deliler kim diyeceksin tabi, en basitinden bizim meclis yahu; birbirinin bacağını ısıranlar, tükürenler, uyuyanlar vesaire var Allah var.

Gelelim sıyrıkların en muhakkakı aşka,
Millet nelere nelere sıyırıyor, biz sevdaya düşsek laf ki ne laf şimdi; uyandırayım ha seni de, kendilerine asla bakmazlar, yok o görüldü atmış yok öteki takip etmiş, eskisinin eskisinin eskisinin eskisinin eski sevgilisiymiş de bilmem neymiş, tüm gün bunları konuşurlar ama sen birini sevdin diye önceden de başkalarını sevmiş olduğun için sıyırmış sen olursun, yersen tabi.

Bu arada bu kadın milleti sıyırtır abi, tamam ilişkim falan yok, olmadı da ama inan bu konunun en kıdemlilerinden biriyim. Gitmeler gelmeler, başkalarıyla bir şeyler, seviyor sevmiyorlar, sevmiyorsa ağıza etmeler seviyorsa da acısını çıkarmalar, kıskanmalar, yersiz meraklar, kendiliğinden beklentiler... Böyle saydığıma bakmayın hepsi hatta fazlasının başımın üstünde yeri var -yaşamadım diye değil, bilakis hepsini kimseyle aramda bir şey olmadan yaşadım, seviyorsa kısmı hariç tabi- çünkü sıyırmak işte. Deminden beri ne anlatıyorum abisi, sıyırmayı bu kadar mühim yapanşey bu.
Gelelim size hanımlar, şimdi çift taraflı oynuyor gibi olacak ama çok da şey yapmayın, zira erkekler de sıyırtır kafayı kendimden biliyorum; buyrunuz ben, sevince mallaşan tiptenim, tavşanla dağ mevzusu vardır ya ben tavşanım işte, bir de seversem tıpkı şuanki gibi saçma bir gevezelik çöküyor onu da anlamış değilim, ha bi'de insanlardan duyduğum kadarıyla pek kopamıyormuşum ben falan... Tamam, hadi bu minnoş adama katlandınız (hoş, katlanabiliyorsanız ben ne demeye yalnızım?) ama başka erkekler de var -"Baba diyo, başka çocuklar da var okulda diyo!" diyen adamı hatırladınız mı?- bunun maçosu var, kabası var, züppesi var, öyle herkes benim gibi elinde çiçek, ağzında şiir, kalbinde sen kapına koşmaz ki -tamam sustum- ve bırak onu bunu, gün yüzü gösterir mi? Geçen gün mutfakta tıkınırken izdivaç programında denk geldiğim ve brni hipnotize edip kanalı değiştirmeme mani olan çift gibiyseniz lafım yok; adeta adam kadına bir tek "Susma hakkına sahipsin!" demedi ve kadın her şeyi kabul edip bir de adamdan izin alarak stüdyo'nun ortasında tepinmeye başladı... Ya kusura bakmayın, bunu neden anlattım ben de bilmiyorum, çok yalnızım; yalnızken düşünüyorum, düşündükçe sıyırıyorum, sıyırıyorsam varım ve eğer yoksam sorun da yok...

Yıldız Tilbe'ye de buradan selamlar.


0 Yorum:

Yorum Gönder