Kadınlar Acımasızdır

Kadınlar acımasızdır, bugünkü konumuz bu; bunu ben söylemedim üstüme yürümeyin, bunu bana kadınlar söyledi; hatta ben onları dinlemedim, sonuçlarına da ziyadesiyle katlandım. Bir şey benim için bu kadar zorken bir kadın için nasıl bu kadar olabildi, aynı şartlardayken üstelik; anladığınız dediğimi, anlamasanız da olur, zaten sırf bu konuda onlarca örneğim mevcut cebimde. Yakacağım o olacak zaten bu cebi yekten, tek celsede. Bu yazıyı yazmamın yegâne sebebi, bana kadınların acımasız olduğunu kadın bir hocamın söylemesi, hemen ardından, konuyu bilsin bilmesin "Sonuç olarak bu kadın seni hayatından çıkarabilmiş, bir başkasını" alabilmiş diyerek konuyu kestirip atabilmesi, daha doğrusu konunun böyle kestirilip atılabilmesi. Ben yapamadım, ben atamadım; zaten işin trajikomik rezilliğine bak ki, bütün bu berbatlığın sebebi benim çocukluk aşkımdı, tüm bunların olması bir ayrılığı doğurdu, ayrılık birisinin çocukluk aşkıyla kavuşmasına sebep oldu... Ben, ben etkisiz eleman, ben beşer, ben şaşar, hatta Beşir (Aşk-ı Memnu'daki) Ben ölümlü, ben yenik, ben mağlup hatta mağlubiyet, ben acı, ben acınan, ben seven... Seven, sevmek... Boşverin...
Hala yankılanıyor o cümle, ne beterdi be, "Demek ki seni atabilmiş...", yahu bu cümlenin haklılığı diri öldürür belki. Sakin makin kaldığım yok benim, mütemadiyen gebermekteyim, her defasında binbir duygu yoğunluğuyla bunu sizlerin kafasına sokmak, en az bacaklarında bıçaklarla koşmaya çalışmak kadar güç ve anlamsız olurdu sadece.

Kızıyorum katillere evet, asla da tasvip etmiyorum; fakat bunca teferruata ne gerek vardı, bunca şeyler yaşatacağına yekten öldürseydi insanlar insanları, bu ne zulüm, bu ne gözyaşı... Şarkıda ne güzel diyor "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?", işte "daha"sı toprağa karıştı o ihtimallerin, bilmem anlatabildim mi? Yok yok üzülmüyorum, sanki varken işe yarıyordu ihtimaller. Arap Şükrü neden vardı, Ruşen Yılmaz neden, ut neden, keman neden? Bunların hepsini anladık di'mi şimdi, ezelden anlamıştık aslında, fakat yine de geç kaldık. Orhan Veli hesabı "İçmeyip de ne halt edeceksin?!" demekten ötesine varmıyor dilim. Kaldığımızla kalırız biz, kaldığımızla kalacağız, bu yüzden bu sitenin şimdiki kapağında Erdal Beşikçioğlu'nun o filmin o sahnesindeki hali duruyor. Kaç yazı daha gidecek sizce bu konu, daha da önemlisi belki de hayatımın en i*ne durumuna soktum kendi kendimi ama sorun değil; şimdi onu beklemekten söz ettik mesela, sonucun ne olacağının hiç önemi yok, onu beklesem boktan yere beklemiş olma ihtimalim had safhada, beklemesem ama olma ihtimalimiz olmuş olsa o sıra, bu da çok ölümcül bir kesişim olurdu. Hem zaten biz olsak bundan sonra, gerçekten eskisi gibi olur muyuz ve gerçekten eskisinden farklı olabilir miyiz, her ikisi de iyi anlamda üstelik. Zaman değişmiştir, ben değişir dururum zaten, onu bilmem, zaten önemi de yok böyle bir şey asla gerçekleşmeyeceğinden. Değişim bir "biz" kabul etmez belki, o bunu sertçe ifade etmese bile böyle düşünüyor ve haklı muhtemelen...

Acıyın kadın...

Bir ben haksızım,
Evet aptal mağdur edebiyatı,
Tek ben haksızım...
Artık gitmenin şakasını bile kaldıramaz oldum, meğer espro yapıyormuş arkadaş, bir dövmediğim kaldı, o da üzüldü sonra; bana gitmeli şaka bile yapmayın abi, hele siz kadınlar, durum vahim...

0 Yorum:

Yorum Gönder