Ufak İntiharlar

Benim de küçük çaplı intiharlarım olmuyor değil sayın okuyucu; bakınız bunların başında annem "ayağına bir kısa çorap giy!" dediğinde giymemek var, yazmaktan Neşet Ertaş'a, sevmekten üstüm açık yatmaya kadar pek çok ufak intihar... Çok yazıyorum bu ara, üretkenliğim falan artmadı ama; sadece damarlarıma fazla gelen kanı yazıya dönüştürüyormuş gibi hissediyorum, yazmasam iç kanama; hem de ne iç kanama, için de içi, en derinde bir yerde, nice pratisyen hekim erişemez... Ufak intiharlar daha beter normalinden, cezası yok belki ama bırakın kurtuluş olmayı, faydasını dahi görmedim. Ya bu yaşamak. Bilmiyorum. Ufak intiharlar olmazsa kaçınılmaz bir hiçlik gibi geliyor bazenleri, benim gibi kendini suçlamadan duramayanlara da öyle, biliyorum... Hep böyle olur zaten, uslu uslu oturursun sen, illa ki bir yerden fırlar hayat, sevmek olsun, grip olmak olsun bir şekilde başın belaya girer; grip belki çoğu kişinin umurunda bir bela değil, ama sevmek öyle mi; genelleme olmasın ama, sevmek umurunda olmayanların da çoğu bir bela zaten. Başka ufak bir intihar örneği vereyim;
Durmak... Evet evet, bayağı bildiğiniz durmak, var olmak, birilerinin farkına varacağı kadar var olmak belki, orasını kestiremiyorum; çünküsü yok, yok çünkü bundan emin değilim, emin olmamamsa inanın güzel bir his. Çünkü bilirsiniz bir insan bir insanın intiharına sebep olmaz, bir insan ancak bir insanı katil eder; intihara asıl sebep olan o insanın bıraktıkları yahut aldıklarıdır, onların içinde uyandırdığı her türlü şeydir, geri dönüş olmaması fakat geçmişin de orada kabak gibi durmasıdır afedersin...
Birtakım intihar hikayeleri duydum, hatta bir defa bizim buraların en büyük binasının tepeye bir adam çıkmıştı ama indirdiler herhalde; tüm bunlar çok rasyonel girişimler tabi sonucuna bakılmaksızın, benim durum biraz daha farklı...

Ben yaşamak istiyorum, yaşamayı seviyorum, yaşamın çoğunu sevmediğim zamanlar oluştursa dahi kendi rızamla giderek meydanı ite çakala bırakmaya da hiç niyetim yok; benim intiharım kadere karşı, yalandan küsmek gibi düşünün, gitmekle tehdit etmek, yolundan döner ve bir şeyleri yoluna koyar diye, onun damarının bu olduğunu sanıp damarına bastığını zannetmek, ama onun da zaten bildiği üzere asla gidemeyecek olmak. Çocuk oyunu gibi biraz, çok sıkılıyorum çok, hayır Ülkü amca kuş falan vurmayalım, istemez...
İçimdeki 40'lık adamla kaç yaşında olduğunu kestiremediğim o çocuğun aynı kafada olmasına da yanmıyor değilim; yahu adam senin o çocuğu büyütmen gerekir, ey çocuk senin de bu adamın hayallerini kaybetmemesini sağlaman; ama maşallah ikiniz birden bana cephe almışsınız sanki, sizin yüzünüzden yazmakla kafayı sıyırmış biri oldum çıktım. Benim intiharlarım biraz da birinizden birinizi öldürmek aslında; korktuğunu hissedebiliyorum çocuk, ben de korktum, 40'lık zaten hiçbir şeyi iplemiyor farkındayım, işte tam da bundan korktum. İlla ki ölecek bir gün ikinizden biri çocuk, o ihtiyar ihtiyar takılan, her şeye inancını yitirmiş aptal 40'lık ölürse rahat edeceğim de, ölen sen olursan, yetmezmiş gibi umutlarını, aşkı, hayallerini falan da yanında götürürsen ve geriye bu 40'lık kalırsa -46'lık demek de yanlış olmayacaktır ona- çok çok üzülürüm; ama belki de umurumda olmaz, neticede ben de yalnızca ondan ibaret olmuşumdur artık, o umursamaz adam ben olmuşumdur...
İntihar etmezsem olmaz sizi, ikinizi birden edemem idare, uğraşamam sizinle; benim uğraşmak zorunda olduğum yeterince insan var ve belki de birinin kalbine girebilmem için bu kadar kalabalık etmemem gerektir çocuk Alptuğ. Gerçi senin de ondan aşağı kalır yanın yok, bir kere güldüğünü görmedim adam gibi ama olsun, seni omzuma alsam ve bir kalbe girsek, 40'lık Alptuğ da geberip gitse, ne güzel olur...

Bana onu intihar etmek için bi'çare ver, lütfen...
Bak ben daha birini seveceğim -gerçi biliyorsun zaten- ve inanıyorum ki bu defa olacak -inanıyorum çünkü sen hala ölmedin çocuk Alptuğ- seyret bak bu defa o da bizi sevecek, sonra da evlerimizi (yüreklerimizi) birleştiririz işte, sen de kardeş kardeş geçinirsin onun içindekilerle, olmaz mı? Korkma yahu, ben senin içini biliyorum, sen ben değil misin; öyle yabani duruyorsun bilmem ne ama, biriyle anlaşsan anlaşsan en iyi sen anlaşırsın, aynı ben. Bakalım ablada bize yer var mı, hadi tut elimden, geç kalacağız...


0 Yorum:

Yorum Gönder