Özen Gösterdiklerimiz

Özen gösterişlerimize yazık...

Senelerdir hayat ve hatayı kendimde aradığım vakalar, ilişkiler ya da artık ona benzememeye başlamış şeyler. Dev bir ön yargı belki şu an karşılaşacağınız, ama kusurlu, ama kusursuz, ama gerçek...

Şöyle söyleyeyim, biri için belki eksi beş derecede bir belki daha fazla saat beklemişsindir; bir laf eder diye değil, haline acır diye değil, beklediğini görür diye hiç değil inanır mısın, yalnızca ve yalnızca belki yeniden gelir diye; sonraysa karşılaşırsın, bir de görürsün ki kapı duvar deyiminin vücut bulmuş halidir artık o sana, senin ayaklarını hissetmeyene dek onu bir put gibi beklediğini bilir mi, bilmez tabi. Kimse bir bok bilmez esasen, eş dediğin, dost dediğin, bilmem ne dediğin, bir yere koyduğun, özen gösterdiğin belki de kimse. Aksi yok mudur? Vardır, fakat nerede işte... 

İtibar kaybediyoruz merkez...

Yaptığım ve yapabileceğim en güzel resmin içinde bulunduğu, çöpe yuvarladığım defter şahidimdir ki; yalanlarınızın, yoktan sevginizin, belli belirsiz hallerinizin, olmayıp da oluyor göründüğünüz iyi kadının mesela, ne bileyim biraz da böyle hiç gitmeyecek durup asla olmamışlıklarınızın, pişman olmayı belki de asla aklınıza getirmeyeceğiniz onca huyunuzun Allah belasını versin hanımlar, biraz da sizin tabi... Hepiniz değil belki, ama rastladıklarım, yoluma çıkanlar; çıkmayın kardeşim yoluma, yapmayın bu klişeyi, yalnız da olsa eksik gedik de olsa bir şekilde hayatını idare ettiren benim gibi orta halden ibaret adamları, bilemiyorum belki eğlenceniz belki de fıtratınız içindir ama umurumda değil, bırakmayın hevesleriyle, kursaklarından bile daha derinde bir yerlerde, öldürdüğünüz çocukluklarıyla baş başa üstelik. Bu da "Birisiyle bir şekilde yola çıkmış bir adamın, çıktığı bu yolu başka türlü algılaması ancak öyle olmamasının ardından yolun bitmesi" şeklinde algılamayın, gevelememek gerekirse "arkadaşlığı umduğu gibi aşka dönüşmemiş bir adamın basit çığlığı" olarak asla düşünmeyin, düşüncenizi öldüren biri çıkar, belki bunun için sizi bile öldürür hatta; ya manen, ya da fiziken...

Yapmayın bunu hanımlar, bu zamana kadar böyle geldim, elli taneniz geldi, hatta her biriniz gelmeden dahi bir şeyler götürdü ve pişkince gitti, ardında bir kusmak bıraktı, ama ben de kaldım; o yüzden artık, alacağınızı alın ve yekten uzaklaşın. Olmaz olmaz ya, bana da gerçekten hak ediştiğim biri çıkıverir "Her kimce oluşu fark etmeksizin sevilmesi gereken bir kadını sevmeden, mutlu edilmesi gereken bir kadını etmeden bu dünyadan ayrılmamak." mottomu gerçekleştirmeme binaen; ona da temkin adı altında saçma yaklaşmayayım, belki de sizlere, geçmişime, sizlere özen gösterişlerime, sizlere aldanışıma kızarken arada ona da sıçramayayım, onu da sizden biri görüp, içimdeki inatçı ben gereğince onu kaybetmek için elimden geleni yapmayayım. Zaten anlamaktayım ki ziyadesiyle, bir kadına yaklaşılmaz, aleladeyi bırak hiçbir şekilde; hatta dediğim gibi çoğu da öyle gerçekten yaklaşmaz, seni senden çalabilecek kadar, hepsi bu. Dost klasmanında yahut başka bir şekilde, bir iki kadın hariç diğerlerinin bana karşı hiçbir olumlu tavrında en ufak samimi olmadığı fikrini beslemeye başladım eksi beşten de önce, bu böyle nereye gider nasıl şekillenir bilmem, fakat ben kendi kendime bu septik adam olmadım, en başından kabuğumu kıranlar utansın. Diyorum ya yalnızdım, yalnızlıktan şikayetçiydim falan ama şiirlerim vardı, şarkılar vardı, yeterdi; neden illa hayatıma girip, önce ağzıma bal çalar gibi beni kuytumdan edip, anlaşılacağım vaadiyle bütün eski hislerimi -gayet de aşk- su yüzüne çıkarttırıp -eminim ki bile bile- ardından anlamazlığın dik alasını yaşatıp bana kendi içimde yeni bir kuytu kurarsınız ki; üstelik bana da vah tüh ki ben hala öyle güzel gülen birilerinden bunu beklememekteyim, seneler önceki o lanet kadın için de, şuanki için de -şuan doğru bir tanım olmasa da, belirli bir kiple çekimleyemediğim- ve bununla yetinmeyip, lanetler ederken dahi bir taraftan, içimin en derinlerinden "Ama yok ya" acımasını duyar gibiyim...

İçim ufacık bir çocuk sanki, herkese güvenen her şeyi iyi bilen falan klasik masum çocuk; fakat kabuğum -tıpkı sakallarım gibi- otoriter bir yetişkin edasıyla ona karşı, "güya" bilmediği bu kirli dünyadan onu uzak tutmak adına, dışarıya -emin olun kime anlatsam haklı bulunacağım takdir ve ölçüde- duvar örüp nefret besleyen yaşlı bir kadın. Neden kadın? Çünkü ben burada bir anlık olmasa bile belki birkaç yıllık sinirle istediğim kadar geveleyeyim, hangi kadının ne kadar hin olduğunu ancak bir diğeri bilir; işin kötüsü, bunu yapmak işine gelse dahi asla sana söylemez, söyleyecek olduğu vakitse muhtemelen sen inanmayacak durumdasındır kardeşim, iyisi mi şimdiden geçmiş olsun.

Şuan bu fikir ve hislerdeki ben o ben değil biliyorum, asıl ben değil bu, herkes farkında sayılır; dedim ya, o kadın bir koruma modu, yersiz kahkahalar, barut gibi dolanmalar, türlü anlamsızlık ve tezatlık bütünleri, hepsi bir parçası. Neyin mi? Şarkısı dahi var ya hani "Beni siz delirttiniz...", o işte. Şimdiyse biri tutup, yine bir kadının bana kazandırdığı bu özelliklerimi, yani kadınlara olan güvensizliğimi, sertliğimi, hepsini bir tutmamı, hepsine kötü bakmamı ve vesaireyi yargılayacak biri olursa; çirkinleşme hususunda bu bana derin birtakım esneklikler sunmaktan asla kaçınmam, gözünün yaşına bakmam; bu beni kötü bir adam gösterir belki, hatta kesinlikle öyle gösterecektir, lakin eminim ki benim kimi kadınları gördüğüm, daha da doğrusu kimi kadınlardan gördüğüm kötülükler kadar değil...

Özen gösterdiklerimiz bunlar işte, alın şimdi siz başınıza çalın.
Ben? Ben o kadını beklemeye devam ya, ruh eşimi, hikayeyi biliyorsunuz zaten. Ha demin saydırdım saydırdım şimdi beklemekten söz ediyorum, e siz de haklısınız tabii; şöyle izah edeyim, dostluk denen şeyin benim için önemini izah etmeye gerek duymuyorum ancak koca bir dostluğu bana göre -belki de bana yapıldığı içindir- çirkin bir şekilde yok saymış birisini dahi affettim yakın zamanda, ayrıca hatalarım için özür diledim; hatalı adamım malum, sabah beri söylediğim de bu ya zati, mesela çok bir yufka yürekli...

Son bir söz olarak da tüm dünya hanımlarına:
Bilirim, görür duyarım siz de çekersiniz nice erkek benzeri mahluktan; fakat bu demek değildir ki acısını benden çıkarın gelip gidip, e bana da yazık...

Usta gitaristin dediği üzere:

"Benden bir ruhsuz yaratmayı nasıl başardınız? 
Benden bir hissiz yaratmayı nasıl başardınız? 
Benden bir uyumsuz yaratmayı nasıl başardınız? 
Benden sizden biri yaratmayı nasıl başardınız?"


0 Yorum:

Yorum Gönder