Uzak'ım

Uzağın biri oldum çıktım, birilerinden, bir şeylerden, bir takım olgulardan, kendimden, mevsimlerden, ölüm, kalım ve de değişimlerden. Ya yakın diye bir şey yok, ya da yakın olmak öldürmek mi demek; kendini bir şeye yakın hissettiğinde neden kader seni alt etmek için çaba göstersin ki, kimsin ki sen?! Sen değil pardon, ben; burası sadece bana dönük olan, sadece benim yargılandığım, cezalandığım ve bol sıkıntıdan, biraz da ibret olsun maksatlı sergilediğim izbe. Cidden öyle ama, bir şeye, birine, bir olaya, duruma ve vesaireye kendini yakın hissettiğin vakit, içinde bir bağ oluştuğu vakit, sorgusuz sualsiz o senden uzaklaşıyor, ya kendi iradesi ya da kaderin tecellisiyle yavaş yavaş yok oluyor. Bu kötü bir şey, kaldı ki üst üste ve sürekli yaşanıyor; o yüzden böyle düşünmeye başladım artık, belki de ben bir ateşim, yakınlığım yakıyor ve olgu uzaklaşıyor. Uzak olmak için yaratıldığını düşünmek, daha doğrusu başka bir şekilde düşünememek soyadı Dağ olan bir insanı bile yıkıp geçebiliyor işte; bu asla seni seviyorum diyemeyecek olmak gibi, cevabı evet olsa bile ayrılığın kaçınılmaz olmaması gibi; biliyorum, şimdi bazı sivri akıllılar çıkıp "bu bir soru değil ki" diyor aklından, ona kalırsa bütün bu blog da bir soru değil ama illa aradığı bir cevap çıkıyor değil mi?


Önce yok gibi, sonra hayalet gibi, şimdi uzak gibi hissetmek... Hiç bitmeyecek di'mi? Şikayetçi olduğum bitmemesi bile değil üstelik, illa ki ölüm diye bir şey var; o hem korunulacağın ta kendisidir, hem de bizi diğer çoğu şeyden korur. Sorun aslında ilk defa bu konuda yalnız olmadığını bilmek, üstelik de benim gibi senelerdir "Kötü hislerimi anlamasın insanlar, anlıyorlarsa acı çekiyorlardır" kafasında dolaşan biri için. Bunu hissediyorsun işte, kokusunu alıyorsun bu acının, adım atacaksın ama her adım biraz ürkütücüdür bilirsin atan ve atılan için, uzaksın da zaten. İyi olsun diyorsun, kalıyorsun... Uzaksın, uzaksın korumak istiyorsun, uzaksın canlı kalkan olmak istiyorsun, uzaksın kurtuluş olmak istiyorsun, her şeyi bir kenara bırak yaşayan bir örnek olmak istiyorsun -buna yaşamak denirse- bir şeylerin hala iyi olabileceğine dair; oysa sen daha inanmamışsın, yani inanmışsın aslında ama, bu da onunla mümkün, onun inanmasıyla. Onun inanmasıysa seninle mümkün olsun istiyorsun, olmuyor, araya uzaklık birimleriyle ölçülemeyecek mesafeler giriyor, adın uzak oluyor, işte şimdi ben de böyle bir uzağım...


Algıdan doğan korku, basit basit algılardan açılan koca yarıklar; sorgulamıyorsun -en azından dışından- ve yaşıyorsun, uzaklar buna mahkûmdur diyorsun, belki kahrediyorsun, üşüyorsun, bir şeyler değişir diye beklemeye devam ediyorsun; ümidinin tek teli var, ondan gelen bir başka algı, ki sen tüm bu olup bitmişe "meğer bir yanılgıymış" diyebilesin. İnsan böyle dememesi fakat düşünmesi gereken şeyler olunca kafayı yiyor kızmayın bana, bilmiyor işte bilmiyor tepkileri ama biliyor her tepki haklıdır da. Bunun adı üzülmek, bilirim uzaktan görülmüyor...
Bir şeyi uzaktan uzağa, kendi kendine, yaza yaza tartışmak; çıkışı olmadığı kesin bunun da, ne yapayım işte. Sizden bir isteğim, bana kendi kendime bir şeyler kurup yaşıyorum gibi davranmayın, yalnızca çaresizim, uzağım, hepsi bu.


0 Yorum:

Yorum Gönder