Hüznolunmak

N'aber abiler ablalar, devam yaşlanmaya? Ben de canım ben de, hem siz üzülmeyin bakıyım öyle çok, oldu mu, hepiniz çok güzel ve iyisiniz. Nereden mi biliyorum? Üzümünü iyiyin bağını sormayın. Keyfim mi yerinde? Hadi canim, yok be; sadece rahat takılıyorum biraz, o da tamamen rahat olmamamdan kaynaklanıyor tabi. İnsanlar iyi, insanlar güzel, şansım varsa ben de aralarından sayılmaya niyetliyim bakalım. Pencerenin kenarından sızan rüzgar gibi biraz, hani silikonla falan kapatmak gerekir anladın mı orayı; işte bizim tek kusurumuz tam da oralarımız, mutlu görünmeye çalışırken sızdırıyoruz mutsuzluğu vesaireyi, sonra korkarak izliyoruz hayatımızdaki kimin güneşini söndürecek diye. Memnun değiliz zerre, üstelik mecbur da değiliz; ama yaşamak bizi iyice eskitiyor mudur nedir mücadele diye bir şey de kalmıyor... Bak işte tam bundan bahsediyorum, on numara başlamıştı bu yazı, çok iyiydi, yine ne oldu bitti bir açık yakaladı. Biraz da uykum bastırıyor yalan yok, fakat kim uyumak ister ki sahiden, oturup buna kafa yormak varken; bak yine farkettim ki harbiden boş adamım ben, uğraştığım şeylere bak, yok sevmekmiş yok sevilmekmiş, hüznolunmakmış, onlar da ne?

Neyse biz yine de voltajı düşürmeden, hüznolunmaksızın gidelim canlarım ciğerlerim, sizce ben deli miyim? Bu soruyu seviyorum, çünkü verebileceğiniz herhangi cevap beni eser miktarda onure ediyor efendim. Sualimin sebebi sadece bu ego da değil, harbiden deli olabilir miyim, daha birkaç dakika önce halüsinasyon bile gördüm. Gerçi deliliğin de modası geçti mi ne -hoşbizim mahallede hala var birkaç tane- bakarsın bizim sorunumuz delirmek de değildir Müzeyyen, bunu yalnız ve bu yüzden de yanlış yaşamamızdır mesela. İnsanlar ben delilikten, ölümden bilmem neden bahsedince göz devirir ayar olurum; sanki Cem Yılmaz mışım da hep eğlence hep eğlence olmalıymışım gibi. Buldum! Beni bi kınasanıza, sırayla şöyle, el birliğiyle. Benim bu böyle bir hali bir diğerini tutmazlığım biraz baba mirası, biraz alın teri ve biraz da arkadaş çevresi; zaten arkadaş dediğim üç, hadi bu ara aralarına biri daha katıldı dört, bu da demek oluyor ki şimdi benden bağımsız okey oynayabilirler ve evet tek derdim buydu...
Hadi sizlere bu geceye mahsus önemli bir de tüyo vereyim, Alptuğ'un Mekanı öyle sek gitmez -habire göz yanılması yaşıyorum şu an- bunu böyle bilin; ya seviyor olacaksınız ya da yalnız, çok mutluysanız çarpar, benden demesi...

Emekli Salih öğretmen benim hakkımda ne düşünürdü diye kaygılanabilirim mesela, hatta bu ara neden organik olarak bu kadar çok okunuyorum diye kıllandım bile çoktan; arada bir gündüz yüzlü kız görünür işte, terimi siler ve gider sanki; o ara daha iyi olirum, kimseler şüphelenmez, derken ayakta durmayacağım zamanlar için yeni tedbirlier devreye giriverir. Gündüz yüzlü kız gitmese keşke, daha da anamam onu böyle, telif hakkı diye bir şey var.
Ah benim iniş çıkışlarım ve ah durmayan dünya, seni görmezden geldiğim gün aşık edersin beni, sana çaba gösteririm ziyan edersin...
Bilmem diner mi bu hüznolunmak, başkasına ve kendine doyumsuz hüzün olmak, birinin çekip almasından çok da birini çekip almayı gözetmek mutlaka...
Akıl kârı değil, aman bırak olmasın zaten; sev işte, daha ne. Bahaneye ihtiyacın mı var sanıyorsun adam, düşmeyeceğine emin olsan kendini yere nasıl bırakacağını hepimiz tahmin edebiliyoruz; kapatıp gözlerini, yüzünde gülümseme ile belki, bir anda...

Hüznolunmazsın korkma, sen istemezsen kimseye zararın dokunmaz kendin hariç adam. Sevmek ne alaka diyeceksin, çok alaka...

0 Yorum:

Yorum Gönder