Sevgi ve Eğilim

İnsanın içi vallahi kaldırmıyor, taş da olsa çatlardı zaten, bir felç selamı kalpte nöbet bekliyor sanki; bir gün buralar da değerlenir, bu blog ya da kalbim, ne fark eder ki...

Elbette ki başı benim çekmem şartıyla cidden kimsenin sevmeye sevilmeye layık olmadığını öne sürebilir miyiz ve süremeyeceksek ne halt yemeye sevmiyor sevilmiyoruz? Aldatılmış gibi hissediyorum, aldatılmak derken kaba tabirle "boynuzlanmak" değil. Nasıl anlatsam, yani acısı zaten bir süreklilik icabeder fakat; ya ben hatalar yapıyorum, karşıdaki de postalamak yahut defolup gitmek adına bu hataları kolluyor bir bakıma, ötekinin gönlü yok, beriki desen kendi aleminde bile değil; biz ne demeye sevmeye eğilimliyiz ki? Ulan şu dünya aleminde bi'avuç, bilemedin birkaç milyar avuç insanız, hala derdimiz ne?! Bu aşk bağlamında da değil yalnızca, insan sevmemek adına para, güç, makam her boku seviyoruz, aha da dünyanın hali ortada! Sevilecekler bulmayınca bizi, eğilim meğilim hikaye. Dünyanın pisliğine benim faraşım dayanmayacağından, kendi kapımın önünü süpürmek babında dönüyorum yine benim mevzuya...


Çok da şeymişim yani anladın? "Amaan canım!"mışım, "Heyt be!"ymişim, olmasam da olurmuş zaten, benim gibi adamı sevmeye eğilim mi gösterilir. Bu yüzden Ankara işte, soğuksa soğuk, ölümcül ama soğuk, öyle Çukurambar güneş Keçiören yağmur bir kafada değil... İnsanı? İnsan her yerde aynı canım iyisi kötüsü... Neymiş efendim deniz yokmuş bir de, Galatasaray'ın Uefa Kupası, Fener'in 6-0'ı gibi -takım tutmuyorum- asırlardır aynı katıksız geyik; sanki deniz olsa martılara simit mi atacaktın, yeme bizi, hem atsak kimle atacağız, biz olsa olsa mal mal çakıl taşı sektiririz, sonra da bir fıtık, al başına belayı...

Biliyor musunuz ben hiç trene binmedim, öyle içimde ukte falan da değil ama belki de bana beklemeyi, gitmeyi-gelmeyi falan hatırlattığından biraz sevmekle mi bağdaşıyor bilmiyorum ki. Ben olmuşum tren zaten; hızlı mızlı değil be, bildiğin buharlı lokomotif. Demem o ki birini beklemek hala saçmalığından ödün vermemiş bir eylem, fakat gelse emin olun bu da trajikomik olurdu; siz şimdi diyeceksiniz ki kelimeleri anlamını bilmeden mi kullanıyorsun, trajedi nerde burda? Tam şuramda bak, böyle içimde ığıl ığıl süzülen bir iç cızlaması var ya, çevre yolundan ona doğru sapaktan gir, kime sorsan gösterir...

Bizde de böyle demek ki anası, damperli kamyon olsan o bile bir yere kadar, istersen dantelli de olur. Hem Alptuğ Dağ da kimmiş, alışılmamış bağdaştırmalar yapacağım diyerekten içi soğumuş, konuyu havada bırakmış bir liseli. Şiirden daha önemli şeyler varmış, hatta her şey aşktan daha mühimmiş; tek diyebileceğim "Eyvallah" tüm bunlara, aksi yönde kanıt olarak biri de gümbür gümbür çıkmadı ya karşılarına bizden yana, bizi sevmeye eğilim göstererek...

Zaten soğumalı da abisi, olabilecek olan maksimum bu; hiç bir şey ilk anı tutmaz, örneğin 3 saat ağladın ve dördüncü saat ağlayamadın diye kendini duygusuzlukla suçlama; çünkü belki bu bir yanılgı belki de değil bilemem, fakat belli bir süre düşününce aslında bir umur dahilindeymişsin gibi, kısacası birilerinin hakikaten bir taraflarındaymışsın gibi hissetmeni sağlayan beyanları bile senin nezlinde inandırıcılığını yitirebilir; nedeni basit, tam o an ortada bir tek acı vardır ve telif hakları yalnızca sana aittir, tüm hakları saklıdır da aslında ama tahminimce buraya yazmamla gizli saklı ihlal oldu, her zamanki ve olması gerektiği gibi...

Hadi bugün sizi de fazla bunaltmayalım kısa keselim (Allah razı olsun diyin lan!)
Biz o kadar da umur odaklı herifler değiliz dostlar, bari ben bu metni yazan asosyal ve siz artık her kimseniz, birbirimizi yedirmesek mi biraz?



Aynı kafada olanların birbirini sevmesi kafi zaten, aynı kafada olduklarını keşfetmeleriyse 21. yüzyılda sosyoloji ve psikoloji bilimlerini bir arada ayakta tutan belki en büyük neden. Birbirimize dokunmadan geçip gittiğimiz için korkularımızdan yahut gerek duymayışımızdan, kendi kendimize yettiğimizi sanmamız ya da daha kötüsü başımızdaki derdin bize yeteceğini düşünmemiz gibi gizli bir kibirden olabilir, birbirimize eğilim göstermeyişimiz de aynı şekilde. Aslında bunu güzel bir örnekle taçlandırabilirim;


Daha dün bir arkadaş bana okulundan nefret ettiğini, aynı okulda olsan kasıl olurdu acaba, yine arkadaş olur muyduk diye sorarak dile getirdi, ben de aynen dedim ki "Olmazdık biliyor musun; sen beni fark etmezdin, önümden gelir geçerdin, beni bilirdin ama böyle olacağımı tahmin edemezdin; çünkü hiç konuşmamış olurdun, çünkü benim suratım ölüm kadar asık olurdu." dedim, inanın bana eksik dahi söyledim. Hepimizde öyle değil mi, tanısak dibinden ayrılmayacağımız adamları, herkes için gayet de haklı çekincelerle görmezden geliyoruz...

Bir yiğit çıksa buna son verse,
Ben? Ben o yiğit olmayı çoktan denedim canısı da,
Çekincelerimde de daima haklı çıktım işte;
Biz yine de sevmeye eğilim gösterelim, onlardan olmadığımız için...


0 Yorum:

Yorum Gönder