Yaraya Yabancı

Ben seninleyim mesela, sen kendi içindesin; benim sevincim de derdim tasam da senle, seninse sevincin benimle ama derdin kendi kendine, peki neden öyle? Belki de bir şey yok, ben öyle hissettim ve kafadan kurdum, bu da mümkün tabi; bu az bir ihtimal, ancak öyleyse bile neden? Ben öyle kendi kendine deliren bir adam değilimdir, başkaları bilir, sen de öğreneceksin; muhabbeti boka çevirdim afedersin, demem o ki tuhafıma gidiyor işte, hepsi bu...
Yani bunu her neden yapıyorsun bilmiyorum ama derdine ortak olmamak anladın mı, kendimi sana en uzak hissetmek ister istemez, kaldı ki özellikle bu beni düşünerek yaptığın bir hareketse -muhtemelen öyle- de kendimi suçlamak. Suçum yok evet, gayet tabii farkındayım, fakat olması da gerekmez...
Sana ölümüne saygı duyacağım bir sebep de mümkün tabi, hem de azımsanamayacak ölçüde; hepimizin yaraları var güzelim, hepimizin bol bol, türlü türlü... Benim de yaramı söküp söküp gittiler, çok azını da olsa biliyorsun; anlarım yani, "Alptuğ ben de senin herkes gibi yapmandan korkuyorum." dediğin vakit edecek tek kelamım yok. Zannımca senin bu yazının varlığından haberin olmayacak, ama okursan; eminim o zaman "Peki ya sen benim öyle yapmamdan korkmuyor musun?"a benzer bir soru cümlesi kuracaksın, kurmayacak da olsan şimdiden cevap vereyim ben. Korkmuyorum, bu ihtimal yüksek mi yüksek, korkmalı mıyım korkmalıyım, ama korkmuyorum işte; şaşılır şekilde bunun alışmışlıkla vesaireyle alakası yok, "Herkes gitti, sen de git ne yazar ki." gibi bir mantıktan ziyadesiyle uzak. Sadece sen olduğun için bu, belki adına çok da iyi tanımadığın birine güvenmiş olmak denebilir, fakat dediğim gibi sorun yok...

Bu arada senden bağımsız, bir gerçeği de gün yüzüne çıkarmadan edemeyeceğim; bazen herkes benim derdim başımdan aşkınmış gibi davranıyor, evet belki öyle fakat, bu asla sizin derdinizi de göğüslemeden daha iyi olacağım anlamına gelmedi ki. Küçük kız böyleyim ben, sen de, izinden gitmeye -yani benimle etkileşim kurmaya- yeltenecek olanlar da bunu iyi bilin olur mu? Çünkü bilmezseniz -genel konuşuyorum- ben sizle et ile tırnak olsam dahi, kendimi huzurlu hissetmeyeceğim; dinlemek istiyorsunuz evet, sağolun ve zaten bende de acı bitmez, ama dinleyip de anlatmamak büyük mızıkçılık. Dert mızıkçısı olmayın. Yalnız hissediyorum o zaman, haklı olarak üstelik; birini ne görürsen gör, ne yaşarsan yaşa onunla, illa arada ufak tefek de olsa bir duvar görmek üzücü, bunu kabul etmek zorundayım, etmezsem yola devam edemem çünkü... Hem dostluk, arkadaşlık ya da aşk, artık sen her ne dersen; yaralarla başlar yaralarla biter, birbirinin yaralarını görmekle, alay vesaire etmemekle, mümkünse de sarıp sarmalamakla; dediğim gibi sen benim yaramı gör, ona dokun, üzerine yürü, doğru ya da yanlış bir şekilde tedavi etmeye çabala, istersen başar istersen daha da kötü et hiçbir önemi yok bunun; ama ben senin yaranı görmezsem, söyle bana, kendimi nasıl yabancı hissetmeyeyim sana, yarana, belki de yara kavramına....

Öyle istiyorsan da öyle olur ayrıca, yabancı oluruz, hiç tanışmamış oluruz; tek bir ricam, bunu istediğini söylersen bir gün, sakın ama sakın beni de üzmekten korktuğun için söyleme, hayatıma girip beni kötü etkilediğin gibi saçmalıklarıysa asla düşünme bile...
Ama cidden, gönlünden geçen buysa da sorun yok; ne kadar yakınlarımla ne kadar yabancı oldum ben sorun olmaz, sen onlar gibi değilsin belki, belki daha farklı belki daha özelsin ama kanımca yine bir şey değişmez, olsa olsa zorlaşır, biraz uzun sürer bakarsın ama iki yabancı olabiliriz benden taraflı. Zor olmaz aslında, yarana yabancıyız, sana yabancı olmak ne ki...
Böyle bir şey istemiyorsan şayet, tahminimce bu yazdıklarım içinde bir kızgınlık uyandırmıştır, ama kızma ve de sakın seni kolay bırakabileceğim gibi bir anlama kapılma, aynı şekilde bu cümleden de senden kopamayacağımı çıkarma her ihtimale karşı.
Acaba bilmiyor musun diye düşünüyorum bazen, ciddi ciddi yani, acaba yarana dokunmayacağımı hala bilmiyor musun. Bilakis karışık geliyor bana bağışla, bazen kötü hissediyorsun, bunu sezmeme bile ihtiyaç olmadan kendin ifade ediyorsun; ardından birden iyileşiyorsun, sanki iyileştiğin falan yokmuş da, bana yansıtmamaya çalışıyormuşcasına, işte öyle anlarda kendimi umursamadığın bir kuş hissediyorum, bakıp geçtiğin... Neden? Çünkü yeri geliyor pat diye dökülüyorsun, zamansız, alakasız; birden bire dile geliyorsun, birden bire yatışıyorsun tekrar. Sorun bu ani haller değil, benim gibi kendini yaşlı hissetmekten başka pek lüksü olmayan bir adamın hayatına renk katmak oluyor hatta bu, bunun için sana teşekkür ederim... Ya ben sadece bazen -aslında neredeyse her an- senin içindeki dağınıklığı, duygularının karmaşıklığını ve öyle olsun ya da olmasın kötü hissedişini anımsıyorum, anımsamak da değil adeta hissediyorum. Sen öylece çaresiz çırpınırken gayet de senin yüzünden elimden hiçbir şey gelmeyişi beni kat kat yıpratıyor, fakat bu sefer de ben bunu söyleyemiyorum sana...

Anlayacaksın beni, fazla uzatmıyorum,
Sen de durma uzak uzak, bak işte olmuyor...

0 Yorum:

Yorum Gönder