Kertenkelemsi Şeyler

Dostlar şuan tatildeyim ve şöyle bir mevzu mevcut, kertenkele...
Kaldığımız odada kertenkele görmüş bizimkiler ve saklanmış, bir daha da kimse görmedi...
Buradaki yazmaya değer kısım;

Bir şey vardır, bu bir korkudur, bir umuttur yahut kertenkeledir; vardır, hep kayıptır, içten içe onun hep oralarda bir yerlerde olduğu gerçeğiyle yaşayıp ona göre davranırsın, belki de çoktan çekip gitmiştir bile ama her ne olursa olsun sen böyle yaşamalısındır. Kendi kendini şartlandırmanın bir nebze daha derini olarak kendi kendini başka bir şey aracılığıyla şartlandırmaktır bu...
Bu yazı bittiğinde, nihayetinde oda arkadaşım ve ben elimizdeki ekranları kapatıp odayı karanlığa teslim ederek uyku moduna geçtiğimizde bile içimde o tatlı panik, şu ankinden daha fazla bir şekilde hayat bulacak. Aklıma getirdiğim senaryo elbette ki etrafımda yahut üzerimde dolanması, yatağımın yanındaki duvara çıkıp benim üzerimdeyken düşmesi (biliyorum düşecek hayvanlar değiller lakin söz konusu bensem düşmeyecekleri konusunda tereddüde düşmeliyim) gibi şeylerden oluşuyor ve yine hayat da böyle...

Umutlarımız, hayallerimiz, korkularımız, çekincelerimiz. İnsanın her şeye dair bir fikrinin olabilme lüksü ne acı, üstelik de daha kötüsü bilmek; bugün benden korktuğuna, lakin benim ondan tırstığım denli korkamayacağına da emin olduğum o küçük arkadaşımız annemler odaya girdiğinde orada değil de görünmeyen bir yerde olsaydı bu ihtimallerin zerresi aklımın ucundan dahi geçmemekle birlikte bu yazıyı da yazmamış ve yatıp zıbarmış olacaktım, tıpkı olması gerektiği üzere...
Peki ya o zaman az evvel örneklendirdiğim bu senaryolardan biri gerçek olsaydı? Bu tam anlamıyla bir dehşet olurdu, halen de öyle, işaret parmağımı geçmeyecek uçsuz bucaksız bir panik bu...
Sanırım şuan içinde bulunduğum psikolojiye temkin deniyor, sesler, karartılar ve bu derece gerilmiş bir insanın kertenkeleyle bağdaştırabileceği her şeye değin ekstra bir duyar içerisindeyim, ama bu sanabileceğinizin aksine kötü; bu kadar tetikte olmak hep yorar, sağlık bozar falan, kaldı ki ben genelde böyleyim. Bu mekanı ve dolayısıyla bu kertenkele(ler)i terk ettiğimizde dahi (şayet valize falan girmez ise), Ankara'da da böyle karşılayacağım türlü günlük durum beni bekliyor olacak, yani kronik stres...

Neyse. Yalnızca şimdi için bir soru sormak gerekirse; huzurlu mu olmalı? Kertenkele için bunu evet diyip ben de geçiştiririm, ama ya huzurun bizi sunacağı herhangi tehlikeler? Günlük hayatta, orada-burada hep beklemek ve tetikte olmaktan da söz ediyorum bunu söylerken, hayatının aşkını beklemekten de... Bu konuda huzur için söyleyecek bir adet "Elbette!"m mevcuttu ve hatta sonu gülücükle bitiyordu, ama ya tıpkı şuan olmasını umduğum gibi kertenkele, aşk hususunda da çoktan evi terk etmiş, hatta hiç burada olmamışsa? Bakın bu düşünde hem bir huzursuzluktur hem de bir senaryo, adeta zıttı, hayatının aşkının gelmesi gibi bir senaryo...

Kertenkele nerede bilmiyorum, hakikaten bilmiyorum ve bu bir endişe, bense elbet bu yazıyı bitirip karanlığa bir umut teslim olacağımın farkındayım. Son olaraksa; keşke kullandığım bu elbet aşk için de geçerli olsa, "Elbet onu bulup kavuşacağım" şeklinde falan, sonra belki kertenkele olmayan bir yerlere tatile giderdik...
Ben kendini şartlandırmış adam, birgün aşkı unutursam, bir daha olamazsam ya da olduğum şey aşka benzemekten çıkarsa diye de yazmıştım o kitabı, asla da okumadım, çünkü  o gün geldiğinde hissedip hakkını vererek kendi geçmişimi bir abim gibi dinleyeceğim; fakat bilmekten sözetmiştim en kötüsü diye, tüm bunlar olamadan ölebileceğin ihtimalini de hep bir cevşen gibi taşıyor ve yaşıyorsun örneğin, işte bizim için hayat daha çok bu; duvara tırmanamıyoruz belki bir kertenkele gibi, lakin aşılmaz, görülmez ve dokunulmaz duvarlar örebiliyoruz, o da sadece kendimize; eğer o duvarlar duyulabiliyor yahut okunabiliyorsa, işte şuanda buradalar, belki kertenkele de öyle...

0 Yorum:

Yorum Gönder