Beklemeliydim

Yalnızca aramızda kalması kafasıyla sevgili dostlar...

Birini beklemem gerekiyordu bugün, kapının önünde beni bekleyen bir araba vardı; içimden bekleme sebebimin çok da önemli olmadığını düşündüm bir süre sonra, zaten takriben bir iki dakika belki beklemiştim; arabaya bindiğimde anladım ancak, bekleme sebebim olmasa bile, beklediğim kişi benim için önemli olabilirdi. Bu lafı sündürmeyin bak, çeşitli anlamlar yüklemeyin-doğru dahi olsalar-. Size anlattım çünkü bir yanlış yaptım geldi gibi, yanlışları çoğu zaman size anlatırım bilirsiniz. Salaktım çünkü düşünemedim, birine bekleyeceğim dedikten sonra onun gelip beni orada bulamayınca ne hissedebileceğini düşünmedim; daha da kötüsü düşünmeme bile gerek olmamasıydı, vakti zamanında ben de beklemiştim çünkü, galiba geçmişi unutayım derken tecrübeleri de unuttum...
Siz beni anladınız biliyorum, yani şuan aklımdan geçen onca ince cümleyi sıralamak istemesem de buraya, anladınız. Şimdiyse gerçekten aramızda kalması gereken kısmına hücum ve kahır ediyorum meselenin...

Ben, o bir avuç ahmak ben... Gelmezse ve unuttuysa gibi fikirlerle, normalde hiç yapmayacağım ama nedense bugün bir şeyin kanıma girdiği boşverme haliyle çekip gittim gibi oldu sanki. Kadınlar kadınlar deyip durur, millete ahkam keser ama bir kadını ortada bırakmış gibi oldum bugün...
En fenası da ne biliyor musunuz? Hala beynimin diplerinde bir nokta bu durumda kendini ferahlatmak için eski defterleri açıp beklediğim ve gelmeyenlerden dolayı böyle bir şey yaptığımı savunuyor, bunu hissedebiliyorum. Ne farkım kaldı şimdi onlardan benim?! Tamam o mevzu aşktı, aşkım da yere batsın zaten benim!
Peki sakinleştim... Ayıp ettim ama, eşek gibi farkındayım, kendime inanamamakta ve yine kendimden utanmaktayım. "Baktım yoktun"  dendi ve ben sanki birini hayal kırıklığına uğratmış oldum, bu belki ilk defa oldu ama ne önemi var, Alptuğ Dağ bugün birini hayal kırıklığına uğrattı... Düşündüm de sankisi bile yok, ben bunu nasıl yapabildim? Ölür müydün be adam, incilerin mi dökülürdü? Güçlüsün şöylesin böylesin eyvallah da, içinden çıkamadığın beynine yenik düştün ve şimdiyse ondan azar işitiyorsun...

Telafi edermişim, buna kendim de inanıyor muyum? Etsem bile... Bile'si bir bugün etmeyeceği, bir olayın ancak benzerinin gerçekleşebileceği gibi olumsuz gerçekler silsilesi...

Tamam beklediklerim gelmemişti, ama öyle oldu diye onu beklememi isteyenlerin gelmeyeceğini aklından geçirmek veya beklemeyi önemsiz bellemek nefret ettiğim ölçüde realist bir davranıştı, hayat bir genelleme, hele ki matematik hesabı hiç olamazdı; benim için yaşasın romantizm'di-şu Fransız ihtilaliyle başlayan romantizm-, lakin onu öldüren de bendim bugün...
Kendime bir ceza vermeyeceğim, buraya yazamadığım çoğu şeyin aklımda yer edinmesi ve benim böyle şeyleri unutmayacağım hesaba katılırsa, bana şans dileyin; bense tıpkı bugünkü gibi, içimin rahatlamasını da beklememeliyim...
Doğru bile olsa demiştim ya, onlar doğruydu; bunu bile itiraf ettim ama bak, hala rahatlamadı içim...

Ah be Alptuğ, neden çoğu konuda böyleliğini hiç eksik etmezsin; yapmak istediğinin tam tersini yapmak gibi, içinden geçenin tersini dışa vurmak gibi... Bunu kontrol edemediğini biliyorum ama bilmem yetmiyor yazık ki; çünkü hem ben senin içinden ibaretim, hem de bir başkası bunu bilse bile ona mantıklı bir şekilde açıklayamayacağını biliyorum. Mantık yok bizde çünkü, alabildiğine duygu var; duygu kabuğumuzun dışına çıkana dek ölüyor, bu sert, duygusuz, kaba ve inceliksiz kabuğu biraz incelttiğimiz zamansa bu dünyada dayanıklı kalamıyoruz. Sonrası kuyu hesabı, birilerinin gelip kalbinin başka türlü attığını, gözlerinin başka bakmak istediğini ama o bakışı başkalarının görmesini istemeyişinin daha ağır bastığını keşfetmesini bekle dur ondan sonra böyle, bugün beklemediğin gibi, senelerdir ve seneler daha...

Beklemeliydim, keşke...

0 Yorum:

Yorum Gönder