Gücüm Yahut Her Neyse

Ben Montaigne olsam ağlardım, o da ben olsa ağlardı ve bunu kötü giden pek bir şey olmamasına karşın yapardı. Nedense duygusalım bu ara ve bir korkum da insanların kötü bir şey oldu sanıp kendince düşünceler kurması, sanki biri bana bir şey yapmış da saklıyormuşum gibi, zira öyle olmadığını kanıtlayamam. Okul da iyi kalan her şey de ama mesela benim ne bir kızım ne de olması ihtimalim mevcut lakin her nedense dün gece öldüğünü düşünüp ağlamış olmam mevcut, gülen bir çocuk gördüğümde de böyle bir his, sanki o çocuğun hayatına edilecekmiş de böyle gülemeyecekmiş gibi aptal bir his; özellikle de izlediği çizgifilm, insanlar ona oradakiler gibi binbir neşe ile gülerek kucak açmayacakmış, öyle mutlu insan da yokmuş zaten ve herkes içten içe başkaymış gibi...

Düşünülecek çok şey var ve bu felsefeyi de edebiyatı da baki kılmasına karşın bugün hayatımda girdiğim ilk felsefe dersinde öğrendiğimden başka bir anlamda biliyorum, felsefe bilgi olamaz, en azından sadece bilgi olamaz, yaşanmış olandır, sütten ağzın yanıp da yoğurttan çekinmek felsefedir, tecrübedir felsefe, bu yaptığımız şey b*k gibi oldu diyip bir tarz yahut yönelim belirlemektir...
Felsefe neyse ne, peki Alptuğ Dağ? Bu öyle kelime anlamı falan da değil; bu yazan bu SP'li bu düşünen bu öğrenci de ne? Sadece SP kısmı için bile kimsenin ölse öldürse aklından geçme ihtimali bulunamayacak çok şey biliyorum üstelik de sadece yaşamakla, öyle ki şunlar şunlar oldu desem, hatta sadece fizyolojik olarak bile şöyleyken şunları şunları hissediyorum desem çok şaşıracak en yakınım dahi...

Herhangi bir insan nerede ne zaman neye nasıl hissedip nasıl davranır ve bu his-davranış arası gömülü şeyler, tezatlıklar nelerdir bunları anlayacak, ilk defa gördüğüm biriyle geçecek bir zamanda o kişiyi kişilik olarak tanımlayabilecek kadar şey de biliyorum, bununla kalmayıp o kişi hakkında benim önceden sadece kendi kuruntumdan ibaret sandığım içime sinmeyiş çoğu zaman isabetli çıkıyor, sadece bu da değil onları çok iyi anlayıp derinine indiğimi söyleyen insanlar var ve bu bilgiyi aşıyor sanırım... Bunları ben söylemiyorum, karşıma çıkan insanlar söylüyor, böyle bir gücüm varmış, insan sarrafı dediklerinin belki bir tık üstü; bu gücü kullanmayı bilmiyorum o yüzden çok fazla başarılı değilim, ama sanırım kullanmayı bilmekten de korkuyorum. Bu sevmediğim bir örnek olacak fakat, her süper kahraman gibi gücümün doğuracak olduğu zaaflardan korkuyorum. Bu şey biyoenerjidir, parapsikolojidir yahut daha derin bir şeydir belki ama her ne ise beni çokça da ürkütüyor...

Ama eğer bu bir güçse ya onu kaybetmeli, ya da ondan bir adım ötede olmalıyım, çünkü bu giderek zorluyor...

Hiçbir şey yapmaz gibi dururken her şeyi yapışım, tahtaya bakarken hem dersi dinleyişim hem de hocanın suratından genel bir düşüncesini çıkarışım, yatakta televizyona bakıyorken içimdeki konunun birden paralel evrenlere falan kayabilmesi, en önemlisi de beynimdeki bir şeyin her zaman her şeye karşı binbir tetikte olup aynı zamanda da muhtemelen beni koruma amaçlı olsa gerek bu tetikteliği hissetmemem adına sanki hiç bir şeye odaklı değilmişim gibi, adeta dikkatim dağınık hissettirmesi ancak öyle olmamam ve benim bunun farkına varıp strese girmem, bunun sonucu olarak da her şeye karşı o aptal sıçramam; belki de beynimle yahut her ney ise onunla çok çatışıyorumdur, keşke bu çatışmanın ne olduğunu bilip onun dikine gitmeyi kessem de kurtulsam. Çok sık dejavu yaşamam, aklımda yaşanmakta olan ana ve de bir saniye benzeri kısa zaman sonrasına değin bile bitmek bilmeyen senaryoların hep cereyan ediyor oluşu...
Aklım çok kalabalık, her şeyi düşünüyorum ve bunu da çok derin yapıyorum; üstelik de bana yetişen yok, uzun kalabalık cümlelerimi sabırla dinleyip içindeki o en derin manayı alan, alsalar bırakmazlar biliyorum, fikir çarpıştırmaktan korkuyor insanlar. Bunu söyledim ama bunun bile şuan benim için önemi yok, o iç kargaşa olmasa baki...
Çok kurcalayınca da kendimi kandırdığım yerleri yakalıyorum üstelik, bu iyi bir şey ama gerçekleşirken çok büyük bir de çekişme; örneğin diyorum "Sen aslında o cümleyi o yüzden söylemedin", "Saçmaydı senin için bile ama bugün buna benzer bir şey hissettin" gibisinden ve bunu da inkar etmiyorum, eğer çok kilit bir konuysa neden bahsettiğimi unutmuş gibi başa dönüyorum, yani ne yaptığımın farkındayım sonuç olarak ama gelelim şu unutma meselesine...

En kötüsünü de söyleyip bitiriyorum;
Size bu yazdığım anlamsız şeyler, onları yazmaya, daha doğrusu hatırlamaya çalışırken fazla derine iniyorum sanki, bir kilit mekanizması gibi zihnim bulanıyor asıl noktaya vardığımda ve ben kuracak olduğum en kısa ve en öz cümleyi unutup kıyısından dönüyorum, bu yazı da diğer yazılarım da ondan dolayı yersiz uzun, kaldı ki bu sadece yazarken değil yaradılış benzeri konuları düşünürken de başıma geliyor, şu anda ise başımın etrafında biraz ağrı gibi ama daha çok da gıdıklanma gibi, ancak fiziksel olmayan hisler var...

Ya ben delirdim, ya da tüm bunların mantıklı bir açıklaması var, mesela bu bir güç; ama asıl soru da hangisinin daha kötü ya da iyi olduğu, buna gerçekten karar veremiyorum...
Biliyorum ki bu yazdıklarımı konuşamayacağım, aynı cümleleri aynı sıraya sokamayacağım bu yüzden bugün boş vakitte bunları tabiri caizse kusmak iyi oldu...

 Neyse, bitti...

0 Yorum:

Yorum Gönder