Doğru Bilgi Sorunu

Kafam karışık, bunu şimdi geceye yoruyorum, yarın ertesi günün pazartesi oluşuna yoracağım, pazartesiyse belki bir kadına, salı günü yalnızlığa; derken en sonunda yine ben, ta kendim, kendi kendimi bir yerlerde yorgun bulacağım, tutup kaldıracak gücüm olacak mı Allah bilir. Garibime gidiyor yani ister istemez, insanı yalnız kendinin fark edebilmesi, özelikle de bir kibrit çöpüne karşı bile üstünlük barındırmadığı o anlarda. Geçen farkına varmak lazım geldi mesela, elinde olanla yetinmek gibi bir şey olmazmış esasen, seni anlamayacak insanlardan, etrafında onlardan başkası yok diye anlamalarını ummak, onlarla etkileşime irmeye çalışmak, en önemlisi -özellikle onlar da bir olup seni suçladığı vakit- onların doğru olduğunu düşünüp kendinde kusur avına çıkmak "normal olarak", meğer bayağı bir mantıksızmış ve bunun yanı sıra seni anlayana değin senli bir bilgi de seni anlayabilişini senin için tuzak kılabilir derecede ürkütücü olabiliyormuş. Tüm  bunları ancak seni anlayan birilerinin nezlinde idrak edebilmeye kaç puan sayın İMDB?

Anlaşılmamak değil aslında bugünkü derdim. Bir bilgi var, hatta belki de yok ama onu bile bilmiyorsunuz, olması sizce olası, olmaması da olasılıklarca ve aynı oranda mümkün; bu bilgi öyle tutup soracağınız bir bilgi de değil, varsa da yoksa da sadece oluş ihtimalinin bile bir kişi tarafından fark edilmesi demek zihninizin bütün berbat kısımlarının üryan olmasıdır; berbat dediysem kötü değil en ufak, yalnızca utandırıcı, kazara bir vazoyu kırmaktan farksız belki. Ya aslında bilginin bile önemi yok biliyor musunuz? Sadece sizi bu bilginin varlığını sorgulamaya yeltendiren izlenimleriniz olmasa, yahut boşa çıkarılsa bir sorun kalmayacak...
Sevmeyi (aşk maksatlı) örnek alalım mesela, birini sevmediğinizi fakat sevdiğiniz fikrine kapılıp sizden uzaklaşmış olması ihtimalini; yahut birini sevdiğiniz, fakat onun bunu bilmemesini istemenize rağmen bir şekilde anladığını ve yine uzaklaştığını sezimlediğinizi ele alalım mesela fark etmez. Her ihtimalde sevgiye dair bir laf edemezsiniz uzaklaşma ihtimalinden dolayı, aynı şekilde her ihtimalde bu uzaklaşmanın olup olmadığını uzaklaşma eyleminin öznesinden teyit edemezsiniz, zira havada kalır; siz de mecburen, doğru ya da yanlış oluşu fark ve bir anlam ifade etmeksizin istemediğiniz şeyleri söylemek durumunda kalırsınız...

Ne denli izah edebildim bilmem ama bu gibi haller var, bu yüzden gece var, bu yüzden son bahar var; doğanın her bir hale bürünüp, her bir insanla bütünleşip onu içinde kaybetmesi ve bir anlamda da tesellisi olarak. Bilgi gibi sorular, lakin epistemolojiyle uzak yakın alakasız; kanıma dokunuyor, yaşamadan öğrenmemek ve yaşamanın bir pamuk ipliğine bağlı olması koşulunda benim ise dengenin varlığı için dahi şahide ihtiyaç duymam mesela. Bazı bilgileri kendine sordukça bilginin zihindeki, ama en çok da yürekteki yokluğuna dayanarak soru çok büyüyor, bazense cevap değil ama o cevabı almak için ihtiyacın olan cisim, fiil, kişi yahut her ne ise artık; ona erişmek, biraz cevaba dayanarak ama en çok da onun içinde bu sorunun doguracağından korktuğun ve aynı zamanda bu sorunun da temelini oluşturan onun soru ve cevapları feci birer müşkül halini almaktan asla geri durmuyor konu sen iken. Bir şeyi "Ben çalmadım" der demez kendi zihninde dahi senin çalmış olma ihtimalinin doğması hatta canlanması belki de buna verilebilecek en bariz örnektir, neredeyse uyutmayan bir tedirginliği gidermek adına soru halinde sunulmuş ve biraz olsun gizli de bir beyan, bu masumiyetine pişkin bir bedel olarak her nasıl oluyorsa seni tedirgin eden şeye eskisinden de çok yaklaştırabiliyor; üstelik yine aynı anlamsızlıkta türüyor artık biliniyor ve biline biline yükselişte olan hakikat -eğer öyleyse şayet- ki vah haline. Sonuç olarak yine kaldığın yerden her şeyin kendi birer kuruntun olduğu fikrine biraz olsun itimat etmeye çaba göstermek yapabileceğin en mantıklı şey olarak tam şuranda kalıyor ne yazık ki...

Çok da doğru olmamak mı lazım, bilmiyorum ki. Buna karşın bir yalan çerçevesinde sürdürmek ne kadar doğru olurdu desen yine emin değilim. Zaten artık doğru olup olmamayı düşünecek bir durumum da yok, oldum bir kere; bu doğrumu yanlış göstermek var ve o da belki istenmeyen ihtimalleri tüy dökücü krem gibi ortadan kaldırmak anlamına gelebilir, lakin belki de hiç suçum yokken ve yine aynı o çok çektiğim masumiyet uğruna benim koskoca bir yalan olaeak portremi de çizebilir çekinmeden. Bilmek ağır, bildirmmemek ağır, bildirişin ve bildirişe cevaben bildirilen bir diğer bildirinin bildirilişine şayet ki beklensin beklenmesin her türlü kötüyse bilmezden, bilmemiş ve olmamıştan gelmek de yine mantıklı değil benim nazarımda...

Keşke "doğru" bir feragat biçimi olmasaydı herhangi ihtimalde dahi, önceki dört paragrafı çöp edebilseydik; anlamadınız mı? Hadi yine sevmeyi ele alalım
madem, sanırsınız ki sevdiğinizi söylediniz ve gerçekten sevdiğiniz için, söylediğiniz şey doğru olduğu için, sevdiğiniz kişi sizden, doğruluk yahut sevginizden ama yine bir şekilde sizden gitti, bunu kesin yaptı, keskin yaptı, belli-belirsiz, hızlı yahut yavaş yaptı ama yaptı. Siz de yalnız bir doğru olarak kaldınız belki, hatta yanlış bir doğru, olmaması gerekmese de olması da gerekmeyen; tıpkı bir misafir çocuğunun bir şeyi kırması ama misafir ve çocuk oluşundan yahut çeşitli sebeplerden kızamayıp sağlık olsun diye geçiştirdiğiniz, yürek temalı ve tıpkı hayat gibi bir bilgi... Sevmek gibi.



0 Yorum:

Yorum Gönder