Adını Koymadığım Yazı

Garibime gidiyor ister istemez, aslında yok ya, hiç de gitmiyor. Böyle çünkü, insanoğlunun doğasında falan yok saçmalamayın, sadece artık oluş böyle. Nefret ediyorum açık ve net, nasılsa kimden nefret ettiğimi nasıl keskin bir şekilde belirtebilirim ki size? (yahut kimden etmediğimi) Israrla içine girdiğim durumlara örnek olarak, herhangi bir tartışmada, ister haklı ister haksız olayım hiç fark etmez; karşı tarafın birden fazla kişi olması, birinde bir açık bulduğumda diğerinin bana öyle ya da böyle saldırarak bunu kamufle edebilmesi, benimse o an ne arkamda ne yanımda kimsenin bulunmayışı; hadi haksızken tamam da, haklıyken bu çok dokunuyor. Demek istiyorsun "Ey eşref-i geri zekalı, nedir bu hadsizliğin, hadi den nedir bilmezsin lakin gururdan da caydın?!" Onlar kirli ideolojileriyle, onlar paslı kafalarıyla, onlar cılkı çıkmış yürekleriyle, onlar öfkeleriyle ve merhametsizlikleriyle öylece durabilirken, birbirleriyle şıracı-bozacı ilişkisini aratmayan yine kendileri kadar lanet bir bağdayken; bu çıtanın kırıldığı yerde, tek başına, doğru yolun hatrına hınçla dikili durmak... Çok zaman dedim kendime ulan kesin hata bendedir, kesin kesin bendedir diye; ama yok, Allah'ın işine bak ki başından beri de haksız çıkmışım, herkes dalkavuklarıyla, yancılarıyla bilmem neleriyle saf tutmuş, lakin ben geri durmuşum...
İnsan bunu deli bir duvara döndüğünde idrak ediyor, ki bu bile ne mutlu; haftanın beş günü her gün bir ile iki arası mutlaka bir koridordaki önceden belirli boş sandalyeye oturup yangın hortumu kutusunun kapağına gözünü daldırıp onca insanın merdivenden bir aşağı bir yukarı kifayetsiz ilerleyişlerini seyrederken; hiçbirinin derdi yok, hiçbirinin kaygısı yok sanki ama konu bu da değil, sanki sen orada yoksun. Sen bir duvar yerindesin, geçip gitmekteler, tanıdıkların bile sen olduğunu sonradan fark etmekte, bir de artık tanıyamadıkların var ki anmaya değmez. Bir süre sonra insanlara sesleniyorsun önce biraz gecikiyorlar, bir sonraki seslenişinde duymuyorlar, bir sonrakinde zerre de meşguliyetleri olmamasına karşın yanıbaşlarında omuzlarını dürtükleyerek seslensen dahi belki on dakika alıyor muamele görmen...

Asil bir hayalet olmak kısacası, konuşmak isteyenin derdini anlatmak ya da her ne hakla ve akılla bunu umuyor bilmem ama onu mutlu etmen amaçlı sana uğradığı. Tamam kabul sen de uğramışsındır yalnızca derdini anlatmak için, olmuştur belki hal hatırsız mevzuya girmelerin; ama hiç olmazsa kişinin sende bir ehemmiyeti varmıştır, ne bileyim sormuşsundur hal hatrını, yapıp etmişsindir isteğini yahut ihtiyacını. Ya onlar? her kimseler artık, bir kere neden diye sormuşlar mı? Sırf bunu sormadıklarını yüzlerine vurup onları rencide etmemek için, bu kızgınlıkla bile susarsın; susmak onların evreninde, evrensel dilde kaybedeni temsil eder ve bunu bile bile susmaya devam edersin. Çünkü Murat Menteş'in dediği üzere "Bir insan acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil deliliğini görürler". Aynen de öyle, ne yazık ki; bugün sen kızgın bir fil olmuşsun, yarın asi bir kurt ama onlar zaten fark etmeyecektir ki. Ama tasalanma, bir bok etmez onların anlayıp etmesi, onaylaması, cartı curtu...
Yazın bunu kenara bak, öyle her iki laf ettiğine arkadaş, akraba bilmem ne denmez, dost hiç denmez; Aşık Veysel takılıyoruz bundan mütevelli; "İnan sana değil kastım, cahille muhabbeti kestim."(ya da sana kastım, n'apacan?) Birine sitemim falan yok yanlış anlaşılmasın, ama ikidir de denk gelince yaşamış olduğum bir şeye üçüncü şahıs olarak, bunu yazmak icap etti. Sesini çıkarmıyor diye adam akıllı herifi bir olup bastırma çabasına giren hiçin hiçi kimselere tanık oldukça midem kalkıyor, ben de buraya kusuyorum işte...
Allah var bir iki kişi dışında kimseyi tanıyamıyorsun, bakın vaktiyle bana sordular dostlarımdan bahsedince; bazılarına dedim ki sen de onlardan birisin, bazılarına da yekten söyledim biliyorum diye "Sen de satacaksın". Tabi o ara şaka gibi geldi gülüştük bilmem ne, sonuç olarak ben haklı çıktım istisnasız; bir gün sonra, bir yıl sonra ama mutlaka. Bazen bu konuda da yanıldığım oldu tabi, o bir iki kişiden bellediğimin de sattığı oldu; iyi ki de yapmış, çünkü insanlar inanır inanmaz ama yürek de ağırlık yapabiliyor...

Ulan diyorum kim lazım gerçekten, dediğim gibi bir iki kişi var, gerisine ör tuğlayı gitsin; sonra diyorum tuğla da zaten örülü, bırak yaslan arkana paşam, sabrın selametine ereceğin güzel günlere doğru bak. İşte öyle öyle bakarken gözüm dalıyor tam olarak. Bazen de ne yalan söyleyeyim Ali Lidar şiirleri ediyor biraz içime, onlar gazlıyor beni böyle; adam demiş ki "Hepiniz iyisiniz, bir ben olamadım işte", "En çok sakin ol diyenlere uyuz oluyorum bu ara, kim anlar olmayışları, gözlerime baksana bir. Ne vardı lan bir kere bile dinlemeyecek?" falan, hepten epistemolojik cinnetlere gebe bırakıyor benliğimi, üstelik neredeyse kusursuzca... Hayır arkadaş sonra biri denk geliyor biraz anlamaya müsait, ona da anlatamıyorsun; çünkü anlatırken yine böyle hiddetle kusacaksın ve o da haliyle kaçacak farkındasın; bu defa susuyorsun, o da sen sustun diye belki gelmiyor bir daha doğal olarak; e buyur bir de bunu yak bakalım, merak etme daha var.
Bazen düşünüyorum (yalan, bunu ilk defa bugün düşündüm) ki acaba ben de bir ihmal miyim? Türkiye'de yaşıyoruz, bu mümkün; yani belki bizimkilerin (ebeveyn) bir ihmali olmasam da, çatlak düzenin bir ihmali olmam mümkün mü? Otu boku eleştiriyorum evet, ama sanatsal yapımları eleştirmek benim şaka yollu bir zevkim, içkim kumarım yok bir bu var işte; kalan şeyleri de iyi ki eleştiriyorum, hepsinin altından bir çapanoğlu çıktığını gördük çok şükür. İhmal dedim çünkü işin şöyle bir yanı da var, her ne kadar bu gayrıresmi ve hatta kanıtlanamaz kişilik mücadelelerini başarıyla sürdürebiliyor olsam dahi, bir süre sonra belki yılmak değil fakat "Lan bu mudur?" diyorsun yani, kafa kafaya verebileceğin bir kafa olsa (içinde beyin olmak şartıyla tabi(kalp de olur)), zaten değilsin ama hafiften senin de yalnız, başıboş olmadığını o soğuk savaş gibi usulüne uygun görünse bile çirkin müzakerelerde karşıya hissettirebilecek biri olsa arkanda, yanında falan, o zaman direkt dize getireceksin; çünkü o kadar çözümlemişsin ki bütün reaksiyonlarına hakimsin, sadece panzehiri uygulayacak bir şırıngan yok gibi düşün.

Bu yazının adını da koymayalım be aman!☺


0 Yorum:

Yorum Gönder