Aczetmek

Hayret bize ya insan,
Sahiden çok garip yaratıklarız biz, garip derken gariban. Bunu yalnızca  "Sana ihtiyacım var", "Sensiz yapamam" benzeri cümleler kurmanın zorluğundan çıkarmak dahi mümkün. Özellikle bu devirde korkar, çekinir olduk, bu bir günahmış, bir suçmuş gibi sustuk; çünkü birine ona olan ihtiyacını, düşkünlüğünü ve vesaireyi belirtirsen, o istese de istemese de (belki de kader mi gıcıktır nedir) bir şekilde daha çok gidiyor. Bu büyük meziyet o yüzden, hem beşeri hem de kutsal iki şey varsa eminim biri budur; bir insana gidip gerçekliğinle, bütün çıplaklığınla, yaralarınla, en önemlisi mahçubiyet ve samimiyetinle kendini arz etmek, "seni seviyorum" da buna dahil...
Neden? Çünkü merhamet insana hassa hepsine de değildir, çünkü merhamet yetmez bazen, çünkü merhametle alakası yoktur çoğu zaman, sana bu şekilde gelen birine sadaka verir gibi davranamazsın. Saflığına kavuşmuş insanı zedelemeden onunla bir gerçek olabilmek, işte bu kimseciklerin harcı olmadığından mütevellit belki de; susuyoruz yaralarımızı deşerler diye, susuyoruz bizi kullanırlar diye, susuyoruz ondan bundan... Karşımızdaki bunları yapmayacak olsa ve biz bundan emin olsak, hatta o da bizden bunu beklese dahi içten içe. Anlamanın tek yolu bunu yapmak zira, lakin bununla da bitmez ki iş; ona karşı bir şey hissettiğini bilen birisi senden soğursa -ki bu doğal bir şeydir- hiç söylememekten bir farkı kalmaz, hatta bazen daha da kötü olur. Ya ne yapacaksın? Bir gün yapmak içinden gelene dek, kaldı ki hiç gelmeyebilir bile, gömüp susacak mısın içine, daha da önemlisi bunu becerebilecek misin hakkıyla? Şu yüzden sordum, insanoğluyuz sonuçta, bir gün gelir de çözülürsen dayanamayıp, gayet normal bir durum bile olsa geciktiğin zamanın acısını da ekstradan çekmen mümkün. Dedim ya dostum, hayat...

Bu adamın da yapabilecekleri bu işte, olanı biteni yazmak, çare gösteremeden yazıp def olup gitmek; çok da def olup gitmek sayılmaz belki, neticede böyle yazdığına göre bunun da bu konuda bir şeyi vardır diye düşünebilirsiniz. Yine de ne büyük erdem, kendini, bütün çaresizliğini, varlığını her ne kadar öyleymiş gibi durmasa bile karşılık beklemeden aczetmek. "Aczetmek" işte, tam anlamıyla bu, ben dilbilimci değilim ve böyle bir kelime de yok, lakin aciziyetten türetmiş olma ihtimalime dayanaraktan bile bu. Yeni bir kelime ile bile, üstelik Türk Dil Kurumunun zerre umursamayacağı bir kelime ile bu durumu değiştirebileceğimi, insanlığın gün geçtikçe bocaladığı bu çıkmazı çözeceğimi ummak tuhaf kaçardı zaten. Ne olur beni bu kadar düşündürüp saçma türetmelere maruz bırakacağına insanlar biraz ezip geçmemeyi öğrenseydi, artık kullanmamtan sıkıldığım "empati" kelimesini ütopik bir şey olmaktan çıkarsaydı, hiç olmazsa bir adım atsaydı karşısında titreyen yürek için; o vakit kendi kendine kalmayı öğrenmeye mecbur bırakılmış güçlü insanlar kendi kanatlarının altına tüneyip sonsuzluğu beklerken kaybolmazlardı derin derin, özgüvenleri darağacındaki bir çocuk kadar kötü hissetmezdi ne bileyim, ihtimallerin ölümlülüğüne kendini bu kadar bağlamaz ve yaşamdan zevk alırdı, hala insan olmaktan söz edebileceğimiz şekilde o eski, kalıcı masumiyetle özümüze dönerdik, yine bizden birilerinin oluşturmuş olduğu günlük şikayetlerimizin kaçı kalırdı kim bilir, insan insana nasıl bakar ve kim bilir kimler için bile insan demek kolaylaşırdı...

İçimden geçenlerin bu vakitte edebildiği bu kadar dostlar,
İlginize aczederim...

0 Yorum:

Yorum Gönder