Biliş İnsanları

Hani bir bilmek vardır, bilir misiniz bilmem...
Böyle bir oluşumun içindesindir, bir topluluk diyeyim daha doğrusu; ilk an olmasa bile hemencecik anlarsın daha kimin ne olduğunu büyük ihtimalle. Bunu ön yargı oluşturmak babında söylemiyorum, sadece olası her türlü durumda kim yanında duracak, kim seninle/senin için ölüme gidecek, kim dürüst, adil, gerçek olacak bilirsin; yine hep bilirsin içten içe, ardından kim ne der, kim ne düşünür ama ne söyler. Hep bir B planın bulunur bu yüzden, yakın gibi görünürsün sürüden kopmamak adına (sürüden kopmamak dediysem öyle istediğin yahut olması gerektiği için değil) ve kendilerini kandırmalarına imkan tanırsın, safça davranırsın, duymamış, bilmemiş, anlamamıştan gelirsin, kolay lokma görünürsün. Dedim ya hep bir B planın vardır, arkana yaslanıp senin yönettiğin ama kimsenin senle bağdaştırmayı kendine yakıştırmayacağı kadar ustaca bu tiyatroyu keyifle, gülümseyerek seyredersin, sırf bu yüzden de sana deli yaftasını yapıştırırlar; halbuki sen de bunu istiyorsundur, samimiyetsizliğin, gruplaşmanın, popülizmin ve ıvır zıvırın hat safhada olduğu bu işe yaramaz yaşamak içerisinde, asil bir deli olarak varlığa damga vurabilmek. Damga vurmak genelde kullanıldığının aksine insanlar için kullanılmadı bu defa, bu öyle bir damga ki insanlar halen daha bunu bir meziyet olarak görmeyip kendi halinde devam edecek, ancak hakikat olan varoluş Allah, bu sırra tek ortaklık ve tanıklık edip ardında duracak...
Dönüp duran bu tiyatronun içi kadar dışı da (dışı sen olursun) yalın bir trajikomediden fazlası olamaz elbette; ancak bilirsin ki gerçek bir dostun, gerçek bir ailen, gerçekten samimi, iyi niyetli ve sevgi dolu insanlara sahipsin, onlara uzak da olsan onlar bir yerdeler ve varlar; yalnızca onlara kavuşma ve onlarla her türlü haysiyetizlik, ciddiyetsizlik, samimiyetsizlik ve şerefsizlikten uzak bir hayat kurma hedefiyle sebat edersin; edersin çünkü bir sabır erdem olduğu için, iki garipler mübarek olduğu için. İnsan hiç kendine garip der mi? der kardeşim, garip olmanın her bir anlamıyla iyi olduğu çağdayız, insanlar öyle düşünmese ve bizi sürekli böyle nitelendirerek bilmeden övseler bile, eminim bilselerdi bunu dahi yapmazlardı, çünkü söz konusu biziz...

Bilmek tek böyle de değildir, kendinden ve kendinden olana ek bazı bilişler daha mevcuttur; kötünün kötü olduğunu, onun bütün berbatlığını, aşağılık ve pislik oluşunu hissederek bilmek, ancak bunun yanı sıra gerçekten bilinmesi gerekeni de hissedebilmek; örneğin bir çocuğu, aklından ne geçtiğini, tanımadığın bir insanın neye ağlıyor yahut gülüyor olduğunu, kimi neyin iyi edecek olduğunu, kimin hangi hislerce kavrulup ne hale geldiğini, hangi hissini yansıtıp yansıtmadığını, kimin ne beklediğini, kime neyin yeteceğini, kiminin olduğu durumun bütün inceliklerini... Ah bilmek, mutlak fakat makul de bir elzem (bir yere kadar) ama bir yerden de en güzeli; keşke diyorum bu halden anlamayanlar, eksikliklerinin gerçekten bir eksiklik olduğunu bilebilseydi ve bu defa biz onlara tıpkı onlar gibi davranmak suretiyle birer çöp gibi davransaydık, kaldı ki "gibi" fazla bile kaçıyor bu cümlede. Herkes her şeyi biliyor ve herkesin vicdanı titriyor lafta, öyle bile olsa kafaları o kadar kalın ki bazılarını hakikaten mermi paklar; neyse ki ve iyi ki bu benim işim değil, fakat olsaydı da Allah'ın bana çizdiği bu kaderi hakkıyla yerine getireceğimden şüphem olmazdı...
Evet dostlar, biz hala şiirle, sözle, edebiyatla bir şeylerin değişebileceğine ve güzel, saf toplulukların varlığına delicesine inanan, hem de bunu dev çöplükler, insan görünümlü iblisler arasında bağıra çağıra yapmaya kalkışan deli cesaretli, salak çocuklarız; yaşasın salaklar, mühim olan kasıt ne de olsa. Yaşasın elle tutulur bir şey olmayan şu sevmek, değer vermek, düşünmek, gözetmek, sahiplenmek ve vesaire. Selam olsun paraya, fiziğe ve fiziksel güce biat eden şu dünyanın kıyısında köşesinde ısrarla görevini icra eden gerçek, değer avcılarına, gerçekleşeceğine dair herhangi mantıklı ihtimal bulunmayan iyi umutları ısrar ve sadakatle biriktirmiş her bir kimseye, bütün kendini bilmezlikle suçlanıp aslında nereden geldiği gerçeği ile yaşayan, kalbi ufacık bir çocuk kadar taze kalabilmiş her bir ferde...
Son olarak da ant olsun, bu kişilerden kalacağıma, değişim göstermeyeceğime, pes etmeyeceğime!

Şimdi size sevdiğim bir yapımın repliklerinden bir kesit sunuyor, naçiz yaşamımı sürdürmeye gidiyorum. Bilmek, devam ettirmek, oluş olmak ve kalmak şeklinde...

 "...Birbiriyle yarışmaktan öteye gidemeyen aklın hükmüne son vereceğiz. Geçmişini yıkan, beton yığınları arasına sıkışıp kalmış olan aklın hükmüne son vereceğiz. Akıllı olanın herşeyi batırdığı, savaşarak silah tüccarları ve para babalarını zengin eden aklın hükmüne son vereceğiz. Her kesimden insanın şiddete maruz kaldığı, kimin gücü kime yeterse mantığıyla hareket eden aklın hükmüne son vereceğiz. Üç kuruş kazanmak uğruna tüm ömrünü heba eden, hayatını yaşayamadan bu dünyadan göçüp giden aklın hükmüne son vereceğiz. Akılla kirletilmiş bu güzel dünyayı yeniden güzelleştirebilmek için sizlere sesleniyorum. Tüm deliler, birleşin!"

0 Yorum:

Yorum Gönder