2021 Muhasebesi


Bir yılı daha ardımda bırakıyorum. Bu yıl nasıl mıydı? Dur hemen anlatıyorum.

En eski dostumun onca sene sonra dostum olmadığını öğrendim, daha doğrusu ben onun değilmişim. Hatayı kendimde aradım, bazı şeyleri başa döndürmeye çalıştım başında bile güzel olmadığını anlamaksızın. Gençliğimdeki hiçbir şey yaşanmamış gibi şimdi, bomboş, iki yıldan daha uzun süredir tanıdığım ve bana zarar vermeyen ya iki ya üç kişi...

Şey gibi düşün okuyucu, hani şizofrenmişsin yıllardır da, bir gün doktorun biri demiş ki bu hep seninle olan insanlar aslında yoktu hiç. Bu gerçeği sindirebilirsen şayet fark edersin ya, yemek yerken keyifli sohbet ettiğini sandığında masada tek olduğunu, kendi kendine gülüp oynadığını vesaire... İşte onun buruk acısı, buruk olan acı değil, acı buruk kılıyor belki de.

Çok insanla da tanıştım bu yıl, bir iki günde tanıştıklarım hariç yalnızca bir kişi (Azra) beni buna pişman etmedi. Değer gördüğümü sanırdım daha düne kadar, yakın bildiğim bir sürü arkadaşım falan... Biliyordum ama o günler itiraf edemezdim kendime, sadece neşeli komik muhabbetlerin dostluk gösteremezliğini...

Beni anlamayı farkında olmak sandılar, içinde bulunduğum durumun içinde oluşumu bilmek yetti onlara anlıyorum demek için. Kimse bana kızmamayı, kimse bana hak verdiği halde bile başkalarına kızmayı başaramadı.
En iyi arkadaşım sandığım biri daha vardı, Kardelen adı. Bir gün sanki bambaşka bir şey olmuş gibi, benle alakası yokmuş gibi gitti. Gidebildi. Sorun bendim halbuki direkt, beni o kadar da yakın görmeyişiydi, yani ne onun ne kimsenin...

Yaşanan onca güzel şeyin bir anlamı var sanmıştım.


Madem beni anlıyorlardı ya hani, yanımda kalsalardı; hayır ben de nereden bilebilirdim ki en ufak bir şeyin bile bu kadar bana tercih edilebilir olduğunu?
Esra vardı bir de, biliyordum onunla o kadar da olmadığımızı zaten, onda da aynı masallar, seni anlıyorum da bilmem ne de... Tek bir Allah'ın kulu beni anlasa bu halde mi olurdum be? Gerçi sonunda kendi dedi, arkadaşlığımızın bitmesi umurumda değil diye.

Yanlış duymadınız, bu yıl ilk defa kendim için bir şey yaptım, sonu geldiği hatta ölülüğü du götürmez ilişkilerime can havliyle kalp masajı yapmaktansa fişi ilk çeken ben oldum.
İlk kıvılcım gelince gerisi de geldi, itiraf etmese de kalbinde varlığımla yokluğum arasındaki fark serçe parmağım kadar ve daha kısa olan kim varsa çıkardım hayatımdan, öyle alacalı falan da değil, can havli gibi sessiz ve acı içre.

Sonra da ne olsa beğenirsiniz, baktım kimse yokmuş. 😅 Güldüğüme bakmayın, son bir yıldır mizah takip ediyorum, öldüresiye bir baskıyla gülmeye zorluyorum kendimi, çünkü aksi... Belki bir gün. 

Artık sorun yalnızlık değil, insanlarla ilişki kurmuyorum bile, sorun ihanet.


Hep yapayalnız olduğumu, kimsenin bana gerçekten hissi manada dokunamadığını, herkesin önceliklerinin en diplerinde bir yerlerde olduğumu ve sadece sözel olarak beni okşadıklarını fark ettim ben bu yıl; üstelik de her zaman herkes için kendimi feda etmeyi ve ödün vermeyi bile dostluk adına bir marifet olarak göğsümde taşımama rağmen. Tamam ben yapıyorum diye yaptığımın aynısını beklemiyorum kimseden ama... Bu kadarı da olmamalı okuyucu.

Neşemi kaybettim ama en çok da aidiyetimi, birinin yanında gözlerimi kapatabilmeyi okuyucu, inan bana bu ne kadar kıymetli bilemezsin.

Herkes halının altına süpürür gibi çok kolayca yitirip gitti beni, hepsi çok mutlu sanki bir damlacık kötü amacım varmış da hayatlarındaki en kötü şey benmişim gibi. Kardelen bile bizzat kendi söyledi. Kötü hiçbir şey yapmamışım, kavga etmemişiz... Ama? Ama benim üzülmem gerekiyor sanırım. Baksana, benim gittiğim kişiler bile benim yaptığımın milyarda biri kadar dur dahi diyemedi, gitmemem için bir çaba yahut en azından nedenini sorgulama dahi yapmadı. Bu yılın en etkisiz elemanıydım ben. Açıkçası, bensizliğin bu kadar rahat olmasını beklemiyordum. 

Bu gerçekle barışık biriyim ben, oldukça yaşlıyım da aslında artık; çok sevdiğim insanlara bile yaklaşamıyorum, istemeden onları çok rahatsız eden bir soğukluk sergiliyorum canımın ardında. Üzülüyorlar farkındayım ama bunu ben yapmadım kendime. Aksine ben çok çaba sarf ettim en azından şu an kadar bari iyi olabilmek için. Neyse, herkes gibi siz de ne biliyorsunuz ki... 

Kimseye sempati besleyemez, ısınamaz, yakın olamaz oldum. Bir ruh gibi öylece geçip gidiyorum, aidiyetimi kaybettim. 
İnsanlar için çaba harcamayı o kadar ama o kadar üzülerek bıraktım ki, neyse ki artık geçmişte yaşamıyorum ama bir şimdide yaşamam da söz konusu değil doğrusu, kendimi zorla iyiye, güzele iteklesem de hala kötü rüyalar görüyorum, tadını alamıyorum hiçbir şeyin, kokoreç yemeyi bile bıraktım, asla dinleyemediğim şarkılar oldu. Hatta bir mekana girmeden sevmediğim kişileri arar oldu gözüm, oradalarsa girmemek için, kızıl saçlı insanlar gördüğümde nefesimi tutup uzaklaşır oldum ne olur ne olmaz diye. Kötülüğünü gördüğün üç kızıl olunca kırmızıyı sevmek ustalık istiyor okuyucu.

Aslında beş kişiydi bu hayatta en çok canımı yakan, asla affetmeyeceğim çünkü olan bana oldu ve kimse telafi etmedi, herkesin günü gündü ben kaldım ortada, kimse görmedi.
Bu beş dışında da bir sürü kişi var; Şerife, İrem, Esra, Sinem belki... İsmini unuttum onlarcasının ama önemli değil, açıkçası bunlar beni o kadar yıpratmadı. Çünkü bekliyordum bu defa, hiç mi hiç şaşırmadım, zaten alışamadığım bir şeyden kopmak oldu bu...
Korktuğum bir kuşum vardı eskiden, diğerlerinin aksine o ölünce üzülmemiş ve üzülemediğim için kendime kızmıştım, bu durum da biraz öyle.

Hani derler ya, ha bir ha bin; eksikle hiçin arasında fark olmadığını büyürken anlıyor insan, asla tam olamadığında...

Kendim dediğim şeyi toprağa verdim ben bu yıl, daha da hiçbir verebileceğim kalmadı kimseye; ne sevgi, ne... Yeni yıldan tek beklentim bana ilişmeyişi ama şayet buna inancım hala olsaydı, dost ya da başka bir şey fark etmeksizin... Hep sarılacak birini isterdim.

0 Yorum:

Yorum Gönder