Unutmaya

Unutmaya değil de, neyi unuttuğunu unutmaya ihtiyaç var. Zor bir gün gibiyim hepsi bu. Saksısını kırmaya yeltenip başarılı da olan ancak saksının kırık parçalarının bedenine batışını engelleyemeyen güzel bir çiçek gibi veya...
Eksiltili mutluluklar mı artırıyor kabusları, içimde devamlı şu ana bakmamı söyleyen ve geçti diyen akil, atlatmış, başarmış bene karşılık; bir iki en keskin, en su götürmezinden davranış da asla ihmal etmiyor, kalbimi tıkırdatmayı. Farsça bir şarkının, yazarının bile unuttuğu iki atıl dizesinin birleştiği yerde öpüyor gibiyim tüm inceliklerin ucundan, korkarım bir veda öpücüğünü andırıyor bu dahi.
Hüzünlü insanların ıslak saçlarını hatırlatıyor bir de zaman, kıvrılmış bir kemik kadar zor fakat ilgi çekici bir yanı da yok değil esasen; bazı kadınlar vardır misal, her an ağlıyor gibi ama bir o kadar da bundan imtinayla mutlu mesut duran. Özler gibiyim o kadınları, acılarının buradalıklarına rağmen yaşarlıklarını, gerçekten yaşarlıklarını; nefesi ölmemek için değik de cidden almalarını, gülünce gözlerinin kısılabilmesini -ki bu kutsal bir yetenek gibidir günümüzde- ama en çok da kızaran burunlarını.
Unutmaya değil de alıp götürmelerine ihtiyacım var; bak oğlum bunlar bunlar oldu, bunları unutamayacaksın ama şimdi de şunlar şunlar olacak, biz yapacağız, beraber yapacağız diyen nefeslere ihtiyacım var, sıcak nefesler. Bir insan bir insandan nasıl ısınır öğrenemedim ben, ısınmaya başlamanın bedelini duştayken mutfaktaki lavabonun açılıp sıcak suyun kesilmesi gibi eğreti bir bedelle ödedim adeta. Ne kazandım ne kaybettim bilmeyecek baştayım, en merak ettiğimse neye ve kimlere yakıştığım. İnsan adi, bekliyor ki kendine ihtiyaç olan bir hayat olsun; insan adi değil, bekliyor ki o hayatın ihtiyacıyla hemdem olsun, yetiyor, unutmaya...

0 Yorum:

Yorum Gönder