İç Münakaşa

Çok koştum, çok denedim, çok çabaladım sevgilim... Bir çıt benimsenmek için. Çok oynadım kendimle, bir öyle bir böyle zorladım kapıları; başımı önüme alıp sıcak bir sofra gibi bekledim samimiyeti... Duyardım kokusunu inceden, sıkı fıkı sevgilerin; görürdüm ötede, bilirdim gelmez beri.
Karanlıklara, şiirlere, yalnız zamanlara sığındım, çivilendi gülüşlerime mağruriyet... Her şey oldum, ait olamadım. Çok sürüklendim sevgili, çok aldandım, en çok da kendim aldattım kendimi; biliyordum çünkü, biraz daha dayanmanın tek yolu ordan burdan ümit türetmekti, hiç kurulmadığı gün gibi ortada bağlara rağmen. Nerde bir kalabalık görse ıslanır bu gözler, beceremez ufka bakmayı.
Ercan Kesal in Yozgat Blues (2013)
En çok iyi anılmayı istedim, gel gör ki çoğunca kötü dahi anılmadım; her şey ve herkes bambaşkaydı, ben başka. Diğerleri mi? Oldu kimi hatalarım, kimin olmadı ki; şu gerçeği taşıdığından ak kalır yine de alnım, bir an bile kimsenin kötülüğünü ne istedim ne göz yumdum.
Oturamadım yine içlerine, tetrisin en uyumsuz parçası gibi kaldım tepede; elenmeye sebep tekti, dikkatli bakmadıkça meçhulleşen varlığım. En fenası da neydi biliyor musun?

Hiç boşveremedim ben, herkesin ve her şeyin üstüne titredim, az sevemedim hiç, ihanet gibi gelirdi, hala öyle; belki hatanın büyüğü şudur ki, büyüklerin "ne edersen onu bulursun" masalını dinledim... Oysa insanlar kayıtsız, dünya kirli; birbirini en ufak hatada gözden çıkarmaları, hemencecik zedelenebilen sevgileri karşısında benimki... Sıktı bir ihtimal. İhtimal ki ceviz ağacı altında uyumak gibi. Beceremedim bir şeylerin bana daha az dokunmasını, kimilerini kaşındıran beni kanatmayı bildi daima, unuttum yaşamayı sevgilim.

Biliyorum sakındıkça çöp battı ama
Gitmek de ne mümkün alıp başını

0 Yorum:

Yorum Gönder