Yalnız Mesele

Anlamıyorsunuz abi,anlamayacaksınız da biliyorum.Yani mesele ne o artık bir şehir efsanesine dönüşmüş olan sınıfa gelmesi beklenen iki tane kız,ne de karşı okuldaki o ara sıra göz göze geldiğimiz(yahut bakıştığımız da demek mümkün sanırım),zannetmiyorum ama zannedersem de bana ithafen turuncu saçlarını savuran o kız;siz meseleyi bunlar olarak gördüğünüz takdirde beni de herkes gibi görmeniz mümkün,riyakar,vurdumduymaz,ikiyüzlü,serseri vesaire ve vesaire...
Ancak böyle olmadığını hepimiz biliyoruz,yalnızca şöyle bir sıkıntı var ki meselenin ne olduğunu ölsem söyleyemem,daha doğrusu izah edemem ve bu da henüz kendimin algılayamamış olmasından kaynaklı.Fakat bunun çok daha hoş ve can alıcı bir açıklaması var ki sevmek;yani bu da demek oluyor ki mesele bir ilişki sahibi olmak yahut sevilmek değil tam olarak,yüzde 90 sevmek...

Gerçi onu anlamayanların bunu da anlamayacağı aşikar,birini sevme ihtiyacını bırakın anlamayı,bir zayıflık olarak görüp alay eden milyonlarcası varken ve neredeyse her gün bir ya da birkaç tanesine kafa tutarken ben.Biz daha ölmedik,aşk da öyle.Yüksek muhtemel bu 14 Şubat Pazar gününü de ne diğer Şubat günlerinden ne de diğer pazarlardan farksız bir biçimde,tekdüze,yalnız,tipik geçireceğim...
Da işte benim derdim tam manasıyla bu değil,tamam bunun dokunduğunu inkar edemem ama en azından asıl mesele sevmek...

Mesela bugün o herkesin "sana göre değil!" diye nazikçe beni uyarmaya çalıştığı kızı gördüm,saç modelini değiştirmişti ya da bana öyle geldi;ama kimin umurunda,benim içim her zaman olduğu gibi yine cız etti,çoğu gün Allah'a diyorum iyi ki İ'yi göstermedin diye.Asıl mesele bu işte bakın;hem bu eski püskü,pas tutmuş sevdaların henüz ne demek olduğunu kestiremiyorum ama yüreğimi "tırtır" etmesi,hem de durduk yere size bu şeyleri bahsetmem için içimde var olan o dürtü,bazıları buna yangın adını veriyor ve inanın sonuna kadar haklılar...
Yanıyor çünkü;canım,içim,geçmişim,benliğim,sakallarım,yüreğim,sevgim,aşkım ve belki de sakallarım bile çok feci yanıyor çoğu zaman...

Şimdi"Gönül isterdi"demek yerine sizi eski yazılarla baş başa bırakayım derim yeterince uzatmışken;hem gönlüm ne isteyecek allahasen,ona şiir yazmak,gözlerine bakmak,saç tellerinin birbirine değişini sezmek gibi her bir duyuya ve duyuların da algılayamayacağı her türlü hisse hitap edip Pi Sayısı'yla kapışacak kadar bitmek bilmeyen bir sürü istek işte...
Hoşcakalın,ben yeterince yalnızken aşka,mesele yalnızken...

(Şarkının sözlerinin Türkçesine bakmanızı öneririm ayrıca)

0 Yorum:

Yorum Gönder