Özgür Mü Kayıp Mı


Bağımsızlık, özgürlük ile teknik olarak aynıdır bu doğru. Birine, bir şeye bağımlı, muhtaç olmadığınız zaman bir kısıt yoktur zira üzerinizde. Fakat na ait olmak ile bağımsızlık karıştırılır genelde, bir yere ait olmayış özgürlük ile bir tutulur. Sizce de böyle mi? Değil bence.
Aidiyeti olmayan insan (ister mekansal ister manevi) kayıptır, kaybolmuş birinin özgürlüğünden söz edilebilir mi?

Aidiyetsizlik açıkça acıdır doğrusu, bir noktada zehir zemberek bir güç bile olsa. Hele de benim gibi, kendinizi birileri "ile" hissedemiyorsanız. İster onlar sebebiyle isterse yalnız içiniz yakın hissetmiyor diye olsun "birlikte" kavramına uzak kalıyorsanız; cam bir fanustan yabancı bir yere bakarca yaşıyorsanız dünyayı, en abartılası şeyler bile o kadar fark etmiyor ki.

Feragat mevsimi başlıyor ardından, her şeyden yeterince uzaklaşırsanız -başta kişiler- tatmin olacak gibi hissediyorsunuz. "Bir boşluk ki nasıl insanla dolsun, bilmiyorum var mı daha acısı." dediği gibi Koyuncu'nun.
Olmuyorsunuz oysa, aksine geçmişe gidiyorsunuz, iyice içine, birileriyle ait hissettiğiniz o günlere, yalan da olsalar. Bir de bakıyorsunuz ki, bu günde tek başınıza geçmişi yaşıyor ve günü bile yadırgıyorsunuz.

Mevzu insansa, çivi çiviyi sökemiyor, delinmiş tahta kendini yakıyor hıncından. Acı ama bu gerçek.
Kaçmak, kaçmak ve kaçmak. İçinden gelmemesi, çünkü bir zamanlar içini delip geçmişliği.
İnsan nedir dersen, uzaktan anca güzel, o bile belki. Uzak benden sevgi, samimiyet, yakınlık; koşarak ölmüş kadar uzak artık. 

Çok uzun zamandır kayıbım, ayıp olmasın diye belli etmediğim o kendiliğinden mesafemi de koydum artık suçlu suçsuz alakalı alakasız herkesle arama, dört duvar örüyorum etrafıma; arasında bir şey olduğu unutulacak kadar yükseğe doğru. Ben mi? Ben yerin dibine doğru giriyorum, en güzel orda kaybolunur, bulunmak için işi işten geçmiş ölüler gibi. 

0 Yorum:

Yorum Gönder