Ölümşah
Saklayamıyorum değil mi Ölümşah, bir asit kuyusu gibi derinden ama ığıl ığıl kendini hissettiren yoğun üzüntüme makul açıklama bulmaya çalışırken heder oluyorum değil mi? Yoksa Hegel mi oluyorum. Hegel olsa ne düşünürdü peki? Bence düşünmezdi biliyor musun, benim gibi insanlar bilhassa kendileri için hayli rahatsız edici bir apaçıklığın cehennemini yaşar zira; nitekim sarılabilirdi, çünkü eylemler sözlerden muhakkak daha kapsayıcı Ölümşah, bunu da öğreneceksin unutma.
Öylece dönüp duruyorum ölümşah, bir robot kadar tekdüze ve sistematik kaçışım, kendime işler uydurup çok erken tamamlıyorum sürekli, içine duygu karışan her şeyden kaçınıyorum zira duygusuz hissedebilmek bir an için bile, yalandan da olsa ne yazık ki utanç verici biçimde rahatlatıcı. Kaçtığıma da bakma sen ya, hani son bir damla her şeyi taşırır ya; ağzıma kadar dolu boğuluyorum aslında duygudan, bir tek bildiğim var, ister dostluk ister aşk olsun adı, o son damladan kaçıyorum.
Bir daha asla rahatlayıp kendimi bırakabilecek kadar inanıp güvenemeyeceğim işte lanet asıl bu,.. Çok sevmiştim Ölümşah, tüm dostlarımı, aşık olduğum, hoşlandığım tüm kadınları çok sevmiştim. Kaçarken düşüp ölsem, bir "neden" derim onlara, bir de "iyi ki", ayağıma takılacak o son bir damla taşa.
0 Yorum:
Yorum Gönder