Soru(n)


Ya kendimizi yanlış anladıysak bir ömür? Nasıl bulur, nasıl yetişir insan gece olmayan bir hayata o zaman? İçimizdeki sesler uğultu belki, git diyenle kal diyen belki aynı kişi. Belli ki düşüyor, çok şey düşüyor, çok hızlı düşüyor, çok geri dönülmez. Ya asılı kalanlar ne olacak peki? İçimizde asılı kalanlar yani, öyle kalbimizin orta yerine bir gündüz vakti -ki sonra da hiç gündüz olmadı- kendini asıp da cesedini kaderimize zul bırakanlar?

Çok soru sormuşum gibi duruyor di'mi ordan, iyi de atladığınız bir gerçek var: Cevap gelmedikçe soru çoğalır.
Alıştım, zaten insanlar gerçekleri ya atlar ya ağlar, Newton'dan beri böyle bu; başına düşen elma canını acıttı ama o acıyı atladı, acıda kalsa yer çekimine mukavemet gösterir miydi? Evet evet, bir anlama biçimi olarak mukavemet.

Neyse okuyucu buyur sana son soru, ıssız bir Alptuğ'a düşsen ne yapardın? 

0 Yorum:

Yorum Gönder