Kıraç


İçimde kırılıyor zaman, iyi yanları bile yere batsın geçmişin. Delinmiş olması anlaşılabilir askeri bir kum torbası gibi fire veriyor kalbim. Beni hızlı değil en yavaş mermiler öldürüyor, en yakın mesafeden atılan. Ruhumun kafası cama vuruyor, camın ardı eski dostlar.

O tuzla buz cam değil, ardında kalanlar batıyor.

Mecazdan en uzak anlamlarda ağrıyor her yanım; dışarı gözyaşı, hiçliğe umut akıyor en unutulmuş içerimden. Gitmeyi bile unuttum, çok gittim de aslında ama yok faydası; ne dönecek bir kendim kaldı, ne gidilip unutulmadığım. Ben en çok kendi enkazımda başkalarına dair yaşam belirtisi aradım. 

Boşa gittim evet, onca masum sevgilerle, son bir hevesle tren yolu gibi, belki sarılırlar diye son kez atladım sevdiklerimin önüne...

Kandırdım kendimi, son evredeki kanser hastası gibi taburcu ettim hüzünden. 
Olmadı, saklandı gülüşüme de olsa bir mağruriyet. Dostlar, ah o yoluna yandığım hakiki dostlar ayıkladı taşlarımı ve bilhassa ölüme benzeyen yanlarımı, suda bekletip alnıma bastılar varlıklarını.

Ne daha iyi gelirdi,
Onların yokluğu pahasına bile olsa hiç kimseyi tanımamış olmak belki. 

0 Yorum:

Yorum Gönder