İki Yol

 Kaybol diyor bir yanım, bilmediğin yollara vur kendini, tanınmaz hale gel, sus tüm gün, bir perşembe günü ölene dek. Az daha katil oluyordum şakası yok; hadi benlik yanı bir şey değil, kendine yazık etti gitti denir, gömülür geçilirdim de, her şey bu kadar kötüyken başka bir insana zarar vermek... Bir yanım da işte zarar vermediğim için, bir bakıma hala her şey için geç olmadığı için kendime bir şans vermemi söylüyor. Bugün o insanlara bir şey olsa kendimi asla affedemezdim biliyorum. 

Belki yıllarca hepten kapatırım kendimi, insanlarla nasıl konuşulduğunu unuturum, sağlığım iyice dibe vurur ama ağır ağır, çok ağır tamir olurum içten içe. Dışarısı için çok bir şey değişmez söz veriyorum, iyi kaybolurum ben, görseniz bile görmeden.
Belki bir gün her şey normal olur, sakallarımı düzeltip çıkarım yine kapıdan. Belki yıllar sonra da olsa, düzelir.

Söyleyin, vaz mı geçeyim yoksa iğne deliğinden geçmeyi göze mi alayım?
Yanımda olan ve olacaklara teşekkür, minnet, ne varsa hepsi; ama açıkçası kimsenin işe yarayacağını düşünmüyorum, sevgi sözcükleriniz beni yalnızca duygulandırıyor ve bunca yıl nelerden mahrum olduğumu anımsatıyor çünkü.
Artık her gün daha uzun dostlarım, özür dilerim ama elimde olmayan sebeplerden ötürü çok daha kırılgan, hüzünlü ve ağır olacak benimle ilişkileriniz; demem o ki, bir gün Alptuğ ben böyle yapamıyorum diyecekseniz şimdiden gidin, bu yüzden olduğunu söylerseniz yemin ederim kızmam.

Doğrusu, sağlam refakatçilere ihtiyacım var bu süreçte.

Filmin sonunu merak ettiğim için eski "keskin" alışkanlıklarıma dönmüyorum, bakalım bir şansım daha var mı. Şans istediğimden de değil, beni yaşatan bi'merakım kaldı.

0 Yorum:

Yorum Gönder