Uzayan Muhabbetler

Yazıya başlamadan önce sizlerden ricam, aşağıdaki şarkıyı dinlemeniz ve sözlerini okumanız (sözler görüntüye gömülü) sevgilerimle.

Ä°lgili resimTipik bir cumartesi gecesinden farksız aslında, pardon bugün cuma, gerçi ne fark eder ki? Günlük sanatsal doyumumu yaptım sayılır; müzik dinledim, film izledim, hatta gece birkaç tane daha izleyeceğim... Yine de bir şey eksik, o her zamanki büyük eksikten söz etmiyorum, zira laf ona gelse zamanın esas duruşa geçmesi gerekir ki bu da kaderin ıkınmasına eşdeğerdir.
Bu gece fark ettim ki biriyle konuşmayı özlemişim ama o kim bilmiyorum, sanki hep yazıştığım birine yazma ihtiyacı duymuşum gibi birden; o kişinin kim olduğunu düşündüm, Esra? Sena? Şura? Emir? Ece? Hiçbiri değil, kim ama... Bu içimdeki şeyin izahı salt bir özlemekten çokça ırak esasen, belki tanımadığım birini bile düşünüyor olabilirim; hani biriyle tanışırsın yeni, birbirinizi çok merak edersiniz ardı ardına sorular sorarsınız, sonra birden bi'dolu saçma sapan yahut mantıklı ortak noktanız çıkar ve o muhabbet uzar gider ya... O uzayan muhabbetlerin hasreti işte bu.

Hiç uzayan muhabbetim olmamış kadar kötüyüm...

En son kimle uzun uzun konuştum bilmiyorum, muhtemelen hiç böyle bir şey olmadı, herhangi konu üzerine benimle uzun uzun ihtilal etmeyi kafasına koymuş bir cengaverin çıkmaması normal ama bir kere dahi olmaması normalliğine atfedercesine üzücü de aynı zamanda. Bu cümleyi ettikten sonra fark ettim ki kendimi de açmamışım -sizler dışında- kimseye, açamamışım daha doğrusu, silah misali tutukça... Ve bu cümlede silah kelimesi... daha kusursuz bir benzetme olabilir miydi bilmiyorum.
Belki de birinin kendinden bahsetmesine ihtiyacım vardır olamaz mı? Günde iki üç film izlerken her filmde pek çok farklı karakterle üstün bir empati kurup onlar adına acı çekmem ve onlar mutlu olduğundaysa bir anlığına onlardan öte mutlu olup film biter bitmez de yaşadıkları bu mutluluğu benim yaşamadığım gerçeğini suratıma çarparak normalime dönmem beni tatmin etmiyor belli ki.

Ä°lgili resimYeni insan yeni ihtimal demek aslında, bu cümle kafanızı aşka götürdüyse yanlış anladınız, her türlü bağdan bahsediyorum bu defa; ne olacağın belli değildir hani; arkadaş da olabilirsin, aşık da olabilirsin ama nefret de edebilirsin ve bunu yaşayıp görmek hevesi içindesindir, oyun oynayan çocuklarca masum ve bir yandan da tatlı bir heyecanla, belki seni sen yapan... Her şey aslında o ilk konuşmadaki cümleler arasındadır...
Yeni bir ihtimale susadım ben, uzayan muhabbetlerce beni içine çekip çoktandır bir parçasıymışım muamelesi gösterecek başka başka, yeni yeni, belki yadırganmadığım -inşallah- hayatlara. Çok mu karışık anlatıyorum ey okuyucu? Yoksa sen de içimde tüten bu dumandan nasip aldın mı çoktan?
Belki biri bana bir sırrını anlatır ha? sonra ben de ona, gerçi galiba sırrım yok ama bu neyi değiştirir; aslında olmasına var ama sırrı acısı olan adam sırrım yok dese de olmaz mı? Olur olur, bunu da uzun muhabbetlerde konuşuruz.

Belki kendime yabancılığımı, bana aşina hisseden bir yabancı giderir.

Açık ve net,
Biriyle tanışıp bir şeyler paylaşmak istiyorum işte;
Onun bir şeylerini,
Zira benimkiler eski yırtıklar gibi.

0 Yorum:

Yorum Gönder