Kuyudan Çıkarım

Bir kuyu olsa, içinde ben dışında eski dostlarım -yahut tam tersi- olsak; iki ihtimal olsa yalnızca, ya kuyudaki yanına çekse dışarıdakini ve birlikte ölseler ya da dışarıdaki çekse kuyudakini ve birlikte kurtulsalar... Sizce ne olurdu?
Bunun üstünde çok düşündüm ve bir sonuca vardım: Galiba kuyudaki ben olsam onları yanınma çekmezdim ama dışarıdaki ben olsam da onları yukarıya yine çekmezdim. Acaba psikologlar ya da sosyologlar bunu nasıl açıklardı, zira burda cevap aynı yerde bulunmama isteğimden türemiyor...

Kuyudaki ben olsaydım muhtemelen ölüyor olmanın her şeyi anlamsız kılma etkisi olurdu beni eylemsiz yapan, ha yine de ölümlü dünya falan deyip affetmezdim çünkü ben o son noktaya gelene kadarki hayatımın bir kısmını onlara, geriye kalan dev kısmınıysa onların acısına harcamış olurdum.
Dışarıdaki olursam ise esasen yine değişen bir şey olmazdı, koşulsuz bir acı beni terk etmemek üzere karşılardı. Bir yanım "Oha o kadar da değil!" diye inlerken diğeri -yani çok daha baskın olan- muhtemelen ne onunla ne ona karşı, tıpkı uzuncadır olduğum denli donukça yürümeye başlardı kuyudan uzağa ve ben gittikçe tüm hisler etkisinden zerre kaybetmese de hayvan gibi bastırılma yetisi kazanırdı. Vicdan? Kim tatmak istemiş ki şimdi tatsın benimkini, nitel olarak yalnız bir adamın vicdanlı yahut vicdansız anılması neyi değiştirir, kimi ırgalar ki?

Gelelim oyunun asıl çetrefilli kısmına, peki onlar ne yapardı? Hemen söyleyeyim, üzerinde analiz yapmayı ziyan kılacak ölçüde hepsi birden ister içeride ister dışarıda olsunlar beni içeride bırakırlardı, bunu da adım gibi eminim zerre hüzünle değil doludizgin bir tutkuyla, zevkle -artık her ne derseniz o şekilde işte- yaparlardı, her biri. "O kadar mı?" dediğinizi duyar gibiyim, inanın inanmayın reelde daha da fazlası zaten. Böyle olursa benim ne hissedeceğime gelince, muhtemelen gülerim, incinmiş ama bunaşaşırmamış her insanın oracıkta kendine yahut onlara zarar vermeyi önlemek için kendini zorlarken tutamayıp yapacağı gibi...

Yusuf değilsem de çıkarım o kuyudan ben, kendime kardeş diye ettiğim o tiplerden iyi etmek için kendimi; kuyudur batsa da kalbimin ortasına dibinde çakılı sivri tahta, kuyudan çıkarım; kuyudan çıkar tahta, kalem oluverir, ben de kuyulaşırım ki kuyu olmak sünger çekmektir mutluluğa, ondan hiç görmezsin ağzına dek dolusunu, ben olan her kuyu derindir ve ben doludur her birinin de dibi, kalbimin parçaları kadar kum misali...

Peki ya sen?

0 Yorum:

Yorum Gönder