Eksik Yazı

Bu sabah okula gelirken bir şey düşündüm serviste: Büyüyoruz hepimiz, cismen ve manen aynı ölçüde olmasa da aynı anda yapıyoruz bu haltı; dikkatimi çekense yaralar, biz büyüdükçe yaraların küçük kalması gerekiyor pratikte, teoride, hatta bebek beşiğinde bile... Ama kalmıyor,  sadece eksik bırakıyor.
Lafı nereye getirdiğimi -ya da neyin etrafında hala dönüp durduğumu- anladınız sanırım. Üstadım "Yaralarımızla eşitleniyoruz birbirimize." der ama bir şeyi hesaba katmaz, böylesine yıllandıkça büyüyen bir yaraya ancak kam ağacı yetişebilir, yetişemezse de ölür gider ama bu yara bakidir benle, hele bu eksiklik...

Beynim, benim işe aldığım bir çalışan olsaydı muhtemelen ona şunları söylerdim: "Sence ben sana neden para veriyorum? Beni anlaman için, kovuldun." Kim bilir belki de bu konuşma yaşanmıştır bile, zira yalnız bir beyin bir yerde beyinlik vasfı kökten eksik ve adeta yalnızca kendini sulayan bir musluk halini almıştır benim için.

Yine düşündüm de herhangi bir insanı kendimi adayarak sevmedim bir daha, benimsemedim, kendimi ait hissedemedim; öyle olması gerekir zaten diyeceksiniz, halt etmişsiniz! Ama hata sizde de değil aslında, yanisi kime nasıl anlatabilirim ki yaşamamın ancak böyle mümkün olduğunu; zaten insanlar benim imkan ve imkansızlıklarımı anlamaya bir nebze...

Neyse bu cümle de eksik kalsın, sanki cümlelerim tamamlanınca ayakta durabiliyorum da; hayır belli ki öyle gözüküyor zira ben her gün bıkmadan usanmadan bu çileleri betimledikçe -garip ve iğrenç bir biçimde- yazmanın bana yettiğini düşünüp hepten ellerini çekiyor gibi insanlar, halbuki tüm bu site bir iniltiden, apaçık yardım çağrısından başka bir şey değil!

Bu yazı da yarım kalsın ben gib...

0 Yorum:

Yorum Gönder