Çiçekten Koparımla

Şöyle bir dönüp bakınca aslında çok garip... Bundan çok değil birkaç ay önceki çilemi -unutmuşcasına- hatırlıyorum da... Sonra bir baktım gece sayılabilecek karanlıkta kalkıp şehrin öbür ucuna seyahat etmeye başlamışım her gün, diğer her şeyin bittiğini resmen kanıtlayan ve benim için ilk defa metafiziki olmayan bir uzaklaşma eylemi... Bu en çok da insana hayatının değiştiğini anlatan bir şey, sanki bir çiçekten kopup garip bir şekilde diğerine yapışıp orda yaşamaya başlamış bir yaprak gibiyim... Bu kötü bir şey değil, böyle olmasını ben istiyordum evet ve memnunum da ama... Aması şu: Artık bu çiçeğin üstünde olup burada diğerinde olduğumdan çok çok daha iyi hissetsem de... Ben sonuçta öbür çiçeğin yaprağıydım anlıyor musunuz?

Biraz, ebeveyninden türlü kötülük görmüş birinin, ebeveyni öldüğünde üzülüp bunu anlamlandıramaması hatta üzüldüğü için bilinçaltında kendine bile kin beslemeye başlamasından farksız bu durum.

Dersteyken bir arkadaşım "Kendimi değersiz hissediyorum." diye mesaj atmış, böyle şeyler hep bir anda olur zaten... Onu aramak istedim, yanında olmak istedim ama istemedi... Sadece söylemek istedi işte ve galiba söylerken amacı bunu bilmem bile değildi.
Bu hissi anladığımı biliyordu muhtemelen, yaşadıklarımı bilip bir dışkının diğerine hissettiği yakınlığı hissetti bende; arkadaşların birbirine her zaman ne kendinin ne de diğerinin yarası yokmuş gibi davranıp durması ya da boşver demesi mesela, boşver diyen de umursuyordur ama birinin bu sorunun önemli olmadığını ifade edip sorunun sahibini rahatlatması gerekiyordur, herkes her şeyin farkındadır ama bu oyun oynanmak zorundadır ya...

Ben de bu çiçekli oyunu oynuyorum galiba, sanki bu yeni hayatıma nakledilmiş bir uzuv gibiyim; başkasının olduğumu, yani gerçekte delicesine üzgün ve umutsuz olduğumu, sürekli geçmişi acıyla andığımı, bazı boşlukları başka insanlarla dolduramadığımdan etrafım kalabalıklaştıkça daha da hüzünlendiğimi, bir şeyi benimsesem de sürekli ona ait olmadığımı hissettiğimi bal gibi biliyorum...
Ama yine bildiğim bir şey var, bu vücudu kabul etmezsem ben de o da ölecek; bilmediğimse bunu nasıl yapacağım, nasıl herhangi bir ilişki kurarken altımda eriyen bir buz varmışçasına güvensiz davranıp bunu karşımdakine hissettirerek onu da üzmek gibi eylemlerime bir son vereceğim mesela? Kimseyi sevemediğimi hissediyorum, hele eskisi gibi uğruna ölmeyi hayal edip keyif alacak kadar asla...

İyi bir yaprak olmak için ne gerekir?

Çiçekten çok mermiye benzer bir hal aldı her şey, hele ki şimdi herkesin çıkar ilişkisi kurup birbirine aslında rakip ve zayıf olarak baktığı bu yarı profesyonel hayatında, bir yanımın ego yaparcasına "birtakım işler yap veyık geç hepsini, onların bilmediği onlarca şey yapabiliyorsun." diye iç sesimi kuşatması da beni korkutmuyor değil.

Öteki çiçekte ölen o aşırı masum, saf Alptuğ... Şimdi geri dönsen seni yine üzüp ezecekler ama... Ben de burda bu yıkılmaz halimle çok iyi hissetmiyorum aslında.
Burada tanıştığım onca iyi insanla o eski hayatımdakiler yerine tanışmış olsaydım mesela, yani hiç o çiçeğin yaprağı olmasaydım... O zaman Nesli hocanın verdiği kahvaltıya katılır harf notu atlardım fakat sanırım harf notu bile beni kalabalığa karıştırmaya yetmiyor artık; önceden yalnızlığımdan şikayet ederdim, şimdiyse yakın arkadaşlarım, iyi olan her şey önceki çiçekte var olmadığından bu hayatımda da bir parça acı ve ben bu parçanın altında eziliyorum, kimse göremez, anlayamaz...

Çiçeklerin kanı var mıdır?

Ne benim ne başkası, en ara ve en uzak neyse oyum, hiçbir şey bilmiyorum ve not gibi başarı gibi şeylerle avunuyorum, eski ben bunu yapmaz ağlardı ama arada bir fark yok esasen... "Kendimi değersiz hissediyorum." ve ben de sadece söylemek istedim.

Artık bir yaprak gibi bile hissetmiyorum, kopmanın kendisi oldum.


0 Yorum:

Yorum Gönder