Tutuk

Ne acayip kelime bu, esaret anlamı desen var, iş görmeme anlamı var, romantik de birtakım anlamları var... Ama benim ilgilendiğim elbette ki bütün bunların bileşkesel niteliği; yani aşığın tutulmuş olmasını ele aldığımızda başka bir açıdan aslında hiçbir şey ifade etmeyeceğine de vurguda bulunuyoruz farketmeden, aşık aşıkken vardır tarzında bir açıklama gerirmeye çalışırsak da bu duruma... Ödün verdiğimizi fark ediyoruz bir bakıma insani değerlerimizden, aynı bağlamda da bütün güzellikler hem bir şeyler farklıyken hem de farklılıklar ortadan kalkarken görünmüyor mu göze. Tutuk bir yaşantıdan söz etmeye kalksak devinimsel bağlamda, tespitlerimizin genellikle kafalarımızdaki mağrur insan profillerine ilişkin şekillendiğini görürüz ama işi realiteye döksek durum her zamanki gibi zıtlaşır. Anaakım ya da bir diğer deyişle popüler kimselerde hiç mi rastlamayız buna diyecek olsak yalandır zira "Hatasız kul olmaz."

Eylemsizlik kavranı, hata olmayışını özünde bir tercih oluşuyla kotarır, oysaki tutukluk katiyen bir tercih olamayacak denli hem sevimsiz hem sebepsizdir, işin  sevimlilik kısmını oyuna dahil edersek adı aşktır. Bir adım daha ileri giderek aşkın tutuklu olma olduğunu tam manasıyla söyleyebiliriz zira esasen aşık olmanın eylemliği de sallantıdadır. Esaret anlamına gelirsek, tercihimizi içermeyen her şeyin endirekt esiri olduğumuzu söylemek halihazırda olasıyken bir de tercihlerimizi de her ne kadar irademizle yapmışsak dahi sonuçlarının tutsağı sayılmaz mıyız çoğu zaman? Sözgelimi A eylemini yaparsak B olacaktır fakat biz A'yı yaptık diye hangi nedenle olursa olsun B'ye maruz kalacağımız keskinliği de -hatta kesin olmasa dahi- özgürlüğe leke sürmez mi? Öte yandan "bahçede köpek var" yazan bir tabelayı görmemiz fakat bahçeye girip girmemek konusunda özgür bırakılışımız... Bizde bir tutukluk -düz anlamıyla hareketsizlik artı kararsızlık- yaratmaz mı? Bir de bu bahçenin aşk bahçesi olduğunu düşünün, karar sizin.

0 Yorum:

Yorum Gönder