Kimim Ben?

Yeni bir hayatım var artık, yazıların devam edeceği, derttense umudun belirginleşeceği, sizleri de ona seyirci olmaya davet ediyorum. Bu en alttakiyse benim uzun hikayem işte.
Neyse ki bu sayfaya yıllar içinde bir sürü yorum geldi sizlerden, hastalığını unutanlardan tutun da okuduğu bölümü bırakmaktan sayemde vazgeçenlere, hayatının en kötü anını, taciz edilişini cesurca bu sayfada itiraf edenlerden intihardan vazgeçenlere... Sözün özü, bu bir biyografi değil -öyle de gözükmüyor zaten- bu siz saygın ve sadık, nice "dost"larımdan daha sadık okuyucularıma elimden geldiğince bir teşekkür.
"İtiraf etmeliyim ki, aziz okur, benim ömrüm, her birini gebertmek istediğim insanlarla aramdaki buz dağlarını eritmeye çalışmakla geçiyor."

Öncelikle merhabalar sayın okuyucu,
Onca yazarın ve kendine yazar diyenin arasında zaman ayırıp benim bloguma uğradığın ve o iç bunlatıcı yazılarım yetmezmişçesine hakkımda olup biteni okumaya yeltendiğin için sana nasıl teşekkür edebilirim bilmiyorum doğrusu.

Gel gelelim bana, aslında ben senin neyi merak ettiğini bilip onu cevaplamayı isterdim ama mümkün değil, hayat işte.
Ankara'lıyım ben, yani aslında Çankırı'lıyım ama Ankara işte, Ankara Ankara güzel Ankara! Vatan adına önemli bir gün olan 18 Mart'ta (2000) dünyanıza teşrif ettim, ben de vatan yahut herhangi bir şey için önem arz edecek miyim bilmiyorum ama öğrenmenin vakti giderek yaklaşıyor gibi.
2012 yılından beri bir şeyler yazıp çiziyorum, zaman içindeyse bu kalem işlerine birtakım görseller ekleyerek devam ettim, biliyorsunuz uzun metinleri sadece benim gibi eski kafalar okuyor zira. Şimdiyse Başkent Üniversitesi, Radyo Televizyon ve Sinema bölümüne girdim. (2018) ve üniversite içi geçiş ile Film Tasarım bölümüne başlamış bulunuyorum. (2019)
Bu hikaye nasıl başladı? Bu hikaye o çok sevdiğim "boyalı kuş" şarkısının başrolünde olduğumu ayıktığım zaman başladı diyebiliriz, kimsenin beni anlamadığı ve belki de buna cesaret edemediği zamanlara girdiğimde açıkçası fazla küçüktüm ama hayat beni öyle sıkıştırmıştı ki zorunda hissettim... Klavyenin başına oturup ilk kıvılcımı ateşlediğim anı dün gibi hatırlıyorum, okuldan çıkar çıkmaz bir gündü.

"Biraz kül, biraz duman; o benim işte..."
Neyse, sıkmayayım sizi; böyle başladım işte, insanlar gerek hastalığımdan, gerekse zevklerim ve rengimden -esmerimdir afedersiniz- beni anlamadı, hatta açık net söyleyebilirim ki azımsanamayacak bir kitle de beni zerre sevmedi; bu sene (2018) fark ettim ki hiç dostum da olmamıştı, uğruna bir anda tereddütsüz can verebileceğim birtakım insan müsveddelerinin umurunda olmadığımı anlamak gibi, insanların sadece ben onlara sorduğum zaman bana nasılsın dediğinin farkına varmak gibi süreçler geçirdim ki inanın çok zordu, şimdi buna bir de hastalık ekleyin, benim gibi düşünmeye çalışın bu defa, o hastalığın zihnimi ne hale getirdiğini, örneğin girdiğiniz her ortamda daha girdiğiniz saniyede herhangi bir denge kaybında neler yapabileceğinizi kendinize hakim olamadan analiz ettiğinizi vesaire düşünün...
Yok yok, sizi öyle çok yormayacağım, şuraya getiriyorum lafı: Çok sevdiğim yazarlardan Murat Menteş "Herkesin bir hikayesi olmalı" demişti ve benim bütün hikayem de burada saklı işte... Hayatımın tümü bu sayfalarda, bu yazıların hepsini okuyup aralarındaki bağlantıları çözebilirseniz şayet, en büyük isteklerimi ve en zayıf noktalarımı da öğrenebilirsiniz ama tüm bu yazılar sizin en ufak bir bilgide sonuca ulaştığınızı zannettirecek şekilde tasarlandığından kafam hayli rahat.☺
Şaka bir yana burası benim her şeyim, iyi günlerimden bana kalan tek yer burası, yazık ki kötü günler için aynı lafı etmek mümkün değil. Daimi okuyucularımın vakıf olduğu ama hayatımdaki çoğu insanın bilmediği onca zulmü...


Turgut Uyar'ın da dediği üzere "Yazmasam ağlayacaktım." Ağlayacaktım ki bir anda kendime geldim, benim gibi itilip kakılmış, anlaşılmamış, hor görülmüş o insanların sesi, nefesi, örneği, direnci yahut her ne derseniz o olmaya; çok dişliydim çünkü, çok inatçıydım, etrafım değişti ben kaldım, kimseyi geride bırakmadım ve nihayetinde 13'ümde ilk kitabımı yazdığımda bana inanmayan tüm dudakları uçuklatmıştım.
Sağlıcakla...