Eski Bir Yazının Aynısı Sayılır

Şimdi sizlere nelerden bahsetmeli... Hmm...
Dostlarımın üzülmelerinden mi bahsetsem kısaca ve klişe, üzenleri kendimle tanıştırma, fırçalama ve devamında kafalarını hafiften kırma seanslarıma dair çoktan kurulu bulunan plancıklarım da dahil.
Yoksa gördüğüm bir kızdan mı bahsetsem yine klişe ve lakin o kadar kısa olmamak kaydı ile. İkinciyi seçiyorum, çünkü yazının altına koyduğum şarkı fazla güzel...

Şimdi ahali, bizim sınıfın hayvan gibi camları var afedersin, yanda ev var, karşıdan (daha doğrusu bizim oturuşumuza göre yandan) cadde geçiyor, caddenin karşısında da evler ve iş yerleri falan... Öğle arasında falan dışarı çıkmam ben pek, gerçi müdür sözüm ona dışarıda yemeyi yasakladığı için çıksam da bir manası bulunmuyor; neyse işte. Bugün bir kızcağız arkadaşımla oturuyoruz (evet ona cağız dedim çünkü mağrur mağrur camdan bakmayı pek sever kendileri) Kulağımda bir şarkı çalıyor kulaklıktan, "Yalnız kaldıysan, kalkıp da pencereden bir bak..." falan ben de bakındım işte. Derken karşı apartmanın terasının altındaki camda bir kız; bu defa ne hoşlandım ne de etkilendim, zannımca da geçen gün yine aynı kızcağızla terasta gördüğümüz camın önünde oynayan hatta babasının bize el sallattığı ve bizimse dünyada hiç şirin bir şey görmemiş cellatlarcasına şefkat ve hayranlıkla baktığımız o minik bebeğin ablasıydı...
Kız o kadar şarkıyla uyum içindeydi ki, sanki o şarkının çalması, kızın orada olması falan filan her şey benim öyle düşünmem için dizayn edilmişcesine... Camdan bakıyor, ama baktığı şeyi değil de başka bir şeyleri gördüğünü anlamama yetecek derecede; mağrur değil belki, ama o civarda gözlerle bakıyor. Görseniz; üşümüş sanırım hava da biraz kapalıydı, giysisinin kollarını çekmiş parmaklarına kadar, kaçmasın diye de sıkıştırmış avcuna, sonra kollarını büküp pencerenin önüne dayamış, ardından avuçları kapalı ellerini çenesinin altında ve düşünme pozisyonunda kavuşturmuş buğulu buğulu uzaklara bakıyordu...
Bu daha önce rastlamadığım bir şey değil tabi, ama her defasında etkilendiğim bir şey. canı mı acıyordu, üzülmüş müydü, kırılmış mıydı, bir yakınına mı bir şey olmuştu, istediği bir şeyin oluşu ondan uzaklaşmış mıydı, bir şeyden başka bir şeyi mi anımsadı, geçmişe mi gitti, geçmişi nasıldı, direkt olarak kendisi nasıldı, bunu kendisine sorsam ne söylerdi, bazen o da benim kadar çok soru sorar mıydı, o bari cevaplarını bulabilmiş miydi, kimdi, adı neydi...

Bu duruma şahit olduktan sonra biraz daha baktım pencereye, o dünya tatlısı çocuk dışında çıkan olmadı. Hani öyle olduğundan falan değil tabi de, az evvel sorduğum soruların çoğundan tatmin eder cevaplar gelse (artık ne olduklarını siz tayin edin) yakıştırırdım onu kendime ve öyle olması bu yazımı daha önce okuduğunuz hissine kapılmanızı sağlayabilirdi. Çünkü şu ana kadarki belki aynı cümleleri başkaları için de sarf ettim, ki doğruydular ve halen de öyleler...

 Bir kocaman ve bir de ufacık paragraftan sonra hala gelemediğim konular var, Allah'tan buralar benim ve siz buna ne para verdiniz ne de okumak zorundasınız...
O yüzden kafanıza yetmeden, "içimde kalmadı gayri" kafasıyla bitiriyorum. Bitti...☺

0 Yorum:

Yorum Gönder