Bana Katlanmak

Aklımdan geçti nedense, geçti ama gitmedi bu sefer, çay bile isteyecekti belki ama içmediğimi ve evimde yani tam olarak hipotalamusumda da olmayacağını bilirdi. Vakit tamam dedik her şey oluverdi yok diye yakındığımız, sevdik ve sevildik, bir sürü bir şeyler oldu. Gün geldi ve resmiyete iyice yüklenecek iş, evlilik teklifi falan... Bu yazının buradan sonrası alışık olduğunuz şekilde devam etmeyecek yanılmayın;
Birine "Benimle evlenir misin?" demek benim için yeten bir şey değil ne yazık ki. Bu soruyu biraz değiştirmeyi düşündüm işte bugün, aslında son iki gündür de bu yazıyı yazmayı düşünüyordum, her neyse...

Eğer bunun yerine, birine "Ömrünün sonuna kadar bana katlanır mısın?" desem çok daha doğru olur gibi geldi; iyi bir dost olduğumu biliyorum, iyi bir eş hatta baba olacağımdan da eminim. Ama işte ne bileyim, bir süre sonra hiç istemesem hatta hiç bir şey yapmasam dahi sıkarım gibi ben insanı, en iyi ihtimalle bana öyle geliyor da olabilir tabi; ancak bir ömürden söz ediyoruz... Kendimi o kişinin yerine koyduğumda bir ömür boyu bütün şirinliklerim, sürprizlerim, fedakarlıklarım, falanım-filanım yanında bazen tıpkı şu an olduğu üzere gevezeliğim, saçmalığım, hatta onu en ufak ilgilendirmeyen, tamamen başkalarına duyduğum öfke dahi, yetmedi bunun yanında sürekli yerli yersiz hüzünlenişlerim ve elbette ki her cümlemin devrik olması gibisinden üstüme sinmiş edebiyatım... Tüm bunlara katlanabilmek değil elbette ki, bunu herkes yapabilir, ancak yapar mıydım orasını bilmiyorum...

Bunun temeli nedir, çocukluğuma falan mı insek? Hadi inelim istediğimiz kadar diyeceğim ama işin bir başka boyutu daha var, sinema gibi yaşamaya başladım iyice, hayırlısı...
Uzun lafın kısası her ne kadar hayatı idare ettirmede artık bana en ufak sıkıntı vermese ve onu tüm koşullara sorunsuz adapte etmeyi öğrenebilsem dahi bacaklarımdaki şu kesinlikle aptal ve mütemadiyen tuhaf durum. Kendine acımak babında falan değil, arabeskin gözüne de vurduğumuz yok çok şükür; yalnızca merak ediyorum bir şeyler gerçekleşip hakikaten ciddi bir konuma geldiğinde bu ciddiyet beni sevdiğimden yana yaralar mı diye? Neleri kasettiğimi anlamadıysanız Seni Beklerken Büyüdüm adlı yazımın sondan bir önceki paragrafının sonlarında birkaç damla anlam kalmıştı diye hatırlıyorum...

Hadi diyelim kafanızda kasvet biriktiyse diye trajikomik bir durum;
Düşünsenize yazılarıma ve hardalıma ondan daha çok değer vermeye falan başlıyormuşum, hatta ve hatta bir film konusu olabilecek şekilde artık ona değil de onun için yazdığım yazılara değer verip tam da hayatımdayken onu soyutlaştırmak gibi saçma ve hayli tezat bir kafaya bürünüyormuşum. Sanırım anladınız, hani bugün nedense öyle biri olacakmış da, üstüne üstlük o buna dirense bile ben illa bir gerzeklik yapıp onu benden yana pişman edecekmişim gibi saçma hissediyorum, umarım dediğim kadar saçmadır...
Şaka bir yana bunun mümkünlüğünü çok ciddi düşündüm, kendimi biliyorum, tartışmalarımı, gereksiz yapabileceğim atakları, düşünmeden kırabileceğim durumları tahmin edebiliyorum. Tabi size bu iyi bir şey gibi geliyor, eğer tahmin edebiliyorsam önüne de geçebilirim gibi... Umarım.

Ben o kadar çok birinin hayatına girmedim ki kendime o manada dışarıdan bakma fırsatım olmadı; olmaz olmaz ama gıcıklık ya şu gün biri çıkageldi, acaba onun hayatının erkeği mi olurdum yoksa zindanı mı; şimdiyse sıra geldi yalnız siz okuyucularıma ettiğim iltifatlardan birine, aslında çoğu zaman ikincisi olmasın diye dua ediyorum, olması için bir sebebim olmamasına rağmen...
Her şeyin yolunda gidecek oluşuna mı garezi var beynimin sürrealist kısmı ve bazı kalp kapakçıklarımın diye de düşünmüyor değilim, zaten ne geldiyse bu düşünmek... (öksürük biraz)


0 Yorum:

Yorum Gönder