Bakış Acısı
Keşke bir şeylerin çokluğu onları yeteri kadar kılabilseydi diye düşünüyorum bu aralar. Diyelim birisinin çok fazla arkadaşı var -ki bu o kişinin arkadaş tanımının ne olduğuna göre değişir- fakat kendisine yetmiyor; zira burada niceliksel çokluk ile niteliksel yeterliğin pozitif bir kolerasyona sahip olamaması durumu var. Benim zoruma giden, herhangi bir şeyin çok fazlasına sahip kimselerin -ki inanın para falan değil kastım- adeta tuzu kuru ilan edilmesi ve bu da beni farkında olmadan bir başka bakış açısına getirdi, belki de bakış acısı daha doğru bir tanım.
Bugüne kadar hep çok çok yalnızdım; eş, dost bilmem ne herhangi bir tanışıklık sınıfından hakikaten kadirşinas ve kendiliğinden, menfaatsiz ve gerek duyma biçiminde, yani yokluğumdan hicap duyulacak - varlığımla sükunet bulunacak denli bir istenç ile sevgi yahut değer gösterenim olmadığını açıkça söyleyebilirim, zira benim için yalnızlığın tanımı bir nebze bu.
Yine de yeterince yalnız değilmişim bir yere dek, yetmek derken şundan bahsediyorum: Ben ruh hastası değilim yalnızlığı sevecek -sadece ara ara flört ediyorum hepsi bu- ama fark ettim ki harbiden yeterince yalnız bir yaşamım olmasa şimdiki kadar fazla çalışamazdım, ben de biliyorum bu yaptığımın halihazırda sağlıklı olmadığını, sabah kalk çalışmaya, başla akşam mesai bitsin, hızlı bir yemekten sonra ek işlere bak, geceye kadar çalış ve sonra gece de bugün kendim için hiçbir şey yapmadım dememek adına olsa gerek filmler izleyip böyle yazılar yaz falan... Yeterince yalnız olmasaydım bazı sorumluluklarım olacaktı, asgari bir estetik derli-toplu halde bulunma, insanların arasına katılmak zorunda kalma, birileriyle buluşma, uyku düzeni oluşturma; üstelik de bugünün 14 Şubat yani sevgililer günü olduğunu düşününce, bir sevgilim olsa asla şimdiki gibi non-stop mükemmel verimlilikle çalışamaz hatta normal bir verimliliğin de altına düşerdim, oturup onu falan düşünürdüm. Gerçi belki de iyi gelirdi yalan yok, o kadar da zoraki olmayan bir düzen belirirdi hayatımda belki, sürekli onunla konuştuğumdan buralara gece körlerinde yazacak bir şeyim olmaz ve erken yatardım, yalnızca akşam yemeği ile geçiştirdiğim günlerde onun inadı sayesinde beslenme düzeni kurardım falan...
Ulan böyle sayınca da bir an için iyi bir şeyden bahsediyorum gibi oldu ama şu anki makineleşmiş halim iyi bir izlenim sunmasa bile verimliliğim, multitasking becerim, çok yüksek çalışma beraberinde hobilerime de zaman ayırıp az uykuyu üzerimde hiç etki bırakmayacak bir yaşam biçimine dönüştürmem gibi gibi daha bir sürü şeyi sadece yeterince yalnız olmama borçluyum, korkarım ki bir gün beni öyle ya da böyle yarı yolda bırakacak insanların fikirlerini çok arzu etsem de önemseyemeyen, öyle dan dun bir tip oldum, işte tüm bunlar bir kerecik tadını almana bakıyor yeterince yalnız olmanın.
Çok uzun yıllar aksini düşündüm ama birileri ile olmak bana göre değil galiba, bunun insanlarla falan alakası da yok, ben anladım ki benim hayatımdan iki kişilik bir şey çıkmaz; yani başka birinin isteklerinin ve sınırlarının da dahil olacağı bir sisteme o kadar ait hissedebilir miyim bilmiyorum, bazen evde benden başka herhangi birinin olup en ufak ses çıkarmasına dahi tahammül edemiyorum bile. Hayatım boyunca insanlar bana kendini sevmiyorsun dediklerinden olsa gerek kendime fazla alıştım sanırım. Peki şimdi memnun musunuz ey benle hiçbir alakası dahi olmayıp hakkımda yargılar saçan iyi yahut kötü fark etmeksizin niyet dolu aptal güruh!
Galiba Duman haklıydı...
0 Yorum:
Yorum Gönder