Öylecelik Makamı


Saatte yüz kilometre hızla uzaklaşıp çarpan şeyler var içimden; çarpıp uzaklaşmak demiyorum bakın, kaçan eden yok zira, kaçamayan var, hala oraya sıkışmış çok şey var. 

Hiçbir yere değmemenin tedirginliği üzerimde, uzay gibi değil, yer çekimi var; sonsuz bir düşüşteyim. Alıştım sanırım, düşüş gibi, acı gibi şeylerin anlıklığı kalbimde mutasyona uğrayıp hayatıma yayıldığındam beri.

Beklemiyorum artık hiçbir şey, bazen dostlara bir şeyler anlatacak oluyorum hatta, sonra diyorum bunu anlatmam neyi değiştirecek. Kimseyle konuşasım yok, baş dönmesini kesmek için gözlerini kapatmak kadar çaresiz bir noktada bitesim var, öylecelik makamını kabullendim kurbanlık gözlerimle belli ki. 
Yine geldi çekip gitme mevsimim, daha geçen ay gördüm oysa bir halt etmediğini fiziksel gidişlerin; ne yapayım alternatifim mi var, gidebilsem daha benden bir yere, en uzağa yani belki, benden. 

Öylece esiyorum unutulmuş rüzgarlar gibi, ne kadar essem de geride kalıyorum, hiçbir şeye değmeden, tam aralarından geçerken en uzakta. Öylece bakıyorum kendi gözüme, kapan diyorum artık, dolma boş yere, bakmadan görmez kimse. 

0 Yorum:

Yorum Gönder