Sabahlı Yazı


Kanıma karışacak sabahlar lazım artık, bulutlarım arasından sızacak incecik güneşlere muhtacım. Yeterince uzun zamandır yolumu, daha da önemlisi sevgimi kaybetmiş söyleniyorum siste; yukarı bakamaz oldum, yere düştüm düşeli.

Sevecen, sıcak, birbirimizi etle kemik anacağımız, gurur duyacağımız güleç insanlar nerde? Bir insanın şansı varsa hayatta, o da güzel, dengi insanlardır, hoş uzun muhabbetlerdir, muhabbet derken birbirini muhabbetle anmaktır daha ziyade anlıyor musun?

Ne kadar mutlusundur anlıyorsan, zira ben anlamıyorum açıkçası, çocuğu yepyeni bir şey isteyen baba gibi ben de anlamıyorum kalbimin bu esasında normal isteğini. Çok eskiden kaybetmişim ben, ne kaybettiğimi bile değil yalnız acısını anımsıyorum.

Bu havalardan çok önce üşüyordum ben öyle düşün, siz küçük küçük küser kırılırken hayata sizin için değişirken, ben hep bildiğim yüzüyleydim yüz yüze. Siz pek hoş gelmediniz ama ben hep buradayım, hala bilmiyorsunuz. Ben de öyle.

Yeterince bilsem kendime zarar verirdim muhtemelen, ara sıra yatıştırmasaydı beni yalandan da olsa ufak tefek yakınlıklar şefkatler. Neyse, ben kimdim ki okuyucu, hala da öyle; sana günaydın, bana... Bana pek bir şey kalmadı doğrusu, hiç yoktan iyi değil çünkü hiç yoktu zaten. Hoşçakal. 

0 Yorum:

Yorum Gönder