Kabuklu Yazı


Kabuğuma çekiliyorum okuyucu, kendime dönüyorum büsbütün; üstelik benim isteğim sandığım bu durum dahlimde bile değilmiş, şekeri düşen birinin çikolata istiyorum sanması gibi bir yanılsamaymış iyi mi?

Kendimce olması gereken olup da mutlu olamadığımda anladım, artık mutlu olmayacağımı. Ki bak altını çiziyorum bu kötü veya üzücü değil, sadece böyle, hepsi bu.
Bir gün eski bir dostun, uzun zaman beklediğin o adımı atar sana, özür gibi, tamir çabası gibi; sense artık her kim olmuşsan, en beklediğin şey bile kıpırdatamaz kalbini... Bunun beni üzen tek yanı, gerçekten çok iyi, çok temiz, çok sevgi dolu Alptuğ'a yazık olmuş olması. 

İzi kalmak bile değil, büsbütün kendi olmuşum yaranın; acısa acımasa, affetsem etmesem bir şey değişmezmiş meğer, bu kadar geç kalındığını ben bile bilmiyordum bana.

"Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir." derdi bir kitapta, sanırım bana düşen de bu artık. Herkes gibi zaten olamazdım ve bunu sorun etmeyecek kadar akıl sahibiyim, yine de insan özenmez mi desen, özenir tabii; kallavi ve emin dostluklar, belki aşk, bunlar çoğu zaman güzelliği reddedilemeyecek şeyler açık konuşayım... Yine de benim durumumda, artık seyretmek daha güzel adeta, bir kenara oturup, bilhassa değer verdiğin insanların mutlulukları ile tazelenmek. Kim bilir, belki de hala nefes alışımı bu aşırı diğerkamlığa borçluyum.

"Eskisi gibi olmayacak." der dururdum, önce eskiden de öyle olmadığını anladım, şimdiyse eski hiç olmamış gibi. Dün doğdum sanki, omzumda tüm bu yüklerle dün.

Daha anlamlı yine de böyle kendi kendime, ısınma ve güvenme çabası var öbür türlü, karşıdakinin bunun bir çaba eseri olduğunu görüp kırılması var doğal olarak, en samimi anlarda bir uzaylı gibi göze batmak var, iyi insanlara ayıp olacak kadar yabancılaşmışça durmak var öylece aralarında. Bu riske gerek yok okuyucu.

Şimdi hiçbir şey tanıdık bile değil.

Sen bile tam manasıyla anlayamıyorsun zaten değil mi? Anlasan bu durumda mı olurduk, olurduk biliyor musun. Her ne kadar anlamanın yarısı yerine getirmekse de gerekeni, bu hikayedeki kayıp puzzle parçaları, distrubitörden sipariş edilemeyecek kadar kalkmış tedavülden... Bugün dünüm, yarın ben; ben kabul de kabuk da ettim, ya sen?

Mutlu yıllar okuyucu, herkes gibi öylesine değil taa içimden diliyorum senin için bunu, beni okuduğun kadar yakınım sana unutma.

0 Yorum:

Yorum Gönder