Kırık Unut


Yoktan bir kalabalık sızıyor kırgın göğsümden
Herkes burada ama bir önemi yok ya artık, düştü ya ruhum ince zamandan... Bastırılmayı unutmuş tüm sevgilerim de öyle serin kanıyor.
Tut ki zamanı geri aldım yattım usulca kucağına gizin, biliyorum yalnızca bir kez daha utanmış, terk edilmiş, ölüm gibi üşümüş kalkardım yalnızca masadan. 

Anlamıyorsun çünkü yaralı ve küs hiç düşünmedin, kıymetli bir dostluğu yitirmeme nezaketini yenik de olsan, benim gibi.
Ne sen ne başkası, yokluğumun acı olabilmesini canlandırmadı bile, ben masamda her gün çok acı bir su gibi kendi kendime affederken her şeyi.

Değdi mi peki siz söyleyin eski dostlar, aşklar? Beni bunca yitmiş ve kendi, yalnızca kendine ait mutluluklardan utanan, insana içre ama hariç mahluka çevirmek öznel hayatlarınızın neşesine neşe mi kattı?
Zalim miydim ben, tek bir kötülüğüm dokundu mu da birinize? Doğrusu buna itiraz edebilseniz daha az üzülürdüm bile.

Eski, alaca bir korkuyla ittiğim her şeye hatta herhangi bir şeye öyle sarılmak istiyorum ki sessiz; bir kere daha düşemem ama, alıştım hem kendi kendime, en çok da en uzun zamandır tanıdıklarım korkutuyor beni. Yaşamadığım şeylerin ihtimalini unutmak istiyorum en başta, sonra belki kendimi, sevgisizliğimi. 

Bir şeyin karşılığı olsaydı bu yangın, yanmazdım.

,

0 Yorum:

Yorum Gönder