Ot Bok

Ben niye ota boka, ama genelde boka sinirlenen biri oldum çıktım; haksız yere değil, daima haklı bir yanım ve pek çok nedenim oldu. İyi niyetle, hatta çoğu zaman mahrum olduğum bir masumiyetle; asla kendim için de değil, hatta daima kendime karşı, kendi hatalarımdan asıl ve eli kolu bağlı olmamdan, kendi umurumda olmayışımın sirayet ettiği başkalarını umursayışımın kendini aşması fakat halen masumiyetini yitirmeden...
Ve kim olsa bana hak verir de istisnasız; kötü huyumun biri, endişem ve hüznümden doğan bu ani parlamalarla yüklü ufak öfkelerin çoğu zaman başka işlere ve kişilere sirayet etmesi, diğeri de acı çekerken, hüzünlüyken falan, bir kuvvet kendimi öyle olmadığına inandırmak istermişcesine deli deli işler etmek, umursamaz davranmak, gülmek etmek ve iç bir dalın kuruması... Benle alakalı olsa bin müsibet, tamam derim bakılır hal çaresi, yaparız ederiz olur olmaz derken geçip gider; ama meselenin odağında bir başkası olduğu vakit düşünceli olmakla kaderci olmak birbirini eritiyor, sadece birbirini olsa yine iyi ama en çok seni...
Sinirimin yerine tek alternatif kuru kuru yazmak işte, tıpkı bu yazıyı kim okursa okusun bir şey etmeyecek oluşu gibi.

Yüreğimin uğultusu işte bildin mi, herkes kadar, ona buna sıçramalarım, ani gitgellerim bilmem nelerim; bir dizide bir laf ediyor adam "İnsanlar beni görmedikleri için benim de onları görmediğimi sanıyorlar ama ben görüyorum işte." Ben insanları görüyorum, çok şeyi görüyorum, her boku her haltı her yerde görüp bir bir utanıyorum ve korkuyorum da örneklerinden, fazla çekiniyorum, çok titriyorum insanların üstüne ve bu da onları rahatsız ediyor. Kimse bunun bu yüzden olduğunu bilecek yaşta değil belli ki e ben de sebat ediyorum n'apalım, herkes sonucun peşinde, "Bir insan acıdan delirdiğinde diğerleri onun acısını değil deliliğini görürler" dediği üzere Murat Menteş'in, yoksa yahu vallahi de değilim ben agresif, gam tasa da değilim lakin can da bir uzuv ve yanıyor mübarek; ve ilki insanlar yaklaşmayı bilmiyor yanana, ikincisi insanlar bilmiyor üstüne varmamayı, üçüncüsü insanlar bilmiyor acıyor olduğunu. Bunda benim de payım yok değil, her zamanki halimden ayrı tutmuyorum acıyı; ya ne yapsaydım zaten, ilgi isteyen şerefsizler gibi (ilgi istedikleri için şerefsiz değiller) dilenir dilenir kendimi hissettirmeye mi çabalasaydım insanlık çukuruna, tıpkı küçük güzel çocuklar gibi...

Ah sinirim, ah o içimdeki küfretmekten bazen kendimi alamadığım ben; ortaya çıkmasını en istediğim zamanda da görünmez, onun işi anca beni gaddarın biri resmetmek, insanların öyle umursamaya değer tipler olmayışı da onun ekmeğine yağ işte...
Neyse dağıldı konu; farkındayım olan bitenin, saman aleviyle aldığım kararların da kuyu kuyu biriktiğinin etrafımda tam düşmelik ve bu kuyuların her birinin dibinin, yani tam da bulunduğum bu yerin hüzün, merhamet ve sevgiden ibaret olduğunu karanlığıma, yani eğer buna mürekkep denirse bu siyah mürekkeple yazdığım bu ve benzeri yazılarımın karanlığına dokunup da muamele edilmemesi, bunun için uğraşmak? Boşversenize, onlar mı? Yine de ben artık, istediği kadar geçerli sebebim olsun, öfkem tıpkı bugün içimde olduğu gibi dağları devirecekken bir yerde durduracağım; tek başıma olacak iş değil bu, hele ki haklıysam, laf bu yazıda bile aynı yere varacak belki ama, bir aşk eskisi gibi zapdetse beni, ben zaten istesem de yoldan çıkamam ama en azından bu dünyaya ait kalırım biraz daha...

0 Yorum:

Yorum Gönder