Güruh

Yazdıklarımı okumadan önce lütfen aşağıdaki şarkıyı açınız...

Sevdiğim bir dizinin bir repliğinden yola çıkarak yazıyorum bu defa "Bir kızı bin kişi ister,dokuz yüz doksan dokuz kişi alamaz;sen o dokuz yüz doksan dokuz kişinin parçasısın,yalnız değilsin,kocaman bir güruhun parçasısın!" Hayat da böyle değil midir makberden hallice,olmak ile olmamak,ölmek ile ölmemek,sevmek ile sevmemek değil "sevilmemek" Bu kusursuz ikilemeleri bozmaya teşebbüs eden tek ikilem işte bu son söylediğim;diğerleri bir güruhun parçası,kırk senedir olup biten,konuşsan da sussan da aynı sonuca varan,değişmeyen birer menem.Ama işte bu son söylediğim değildir öyle,içinde bazen bir kuş tüyü,bazen bir koli kadar umut vardır,bakarsın hayatın en değişken yanıdır bile;buna karşın sevip de sevilmemek demek yaşayıp da ölecek olmaktan daha çaresizliktir;zira yaşadığın,yaşayabildiğin,bunu tattığın için ölürsün,kaldı ki ahiret inancın da varsa cenneti hedeflediğinden diyeyim bu durum çaresizlikten çıkar;lakin sevdiğin için sevilmediğin gibi bir argüman mümkün değildir,tadına bile varamadığın şeyin sırf tadına varmak istediğin için bunu becerip becerememiş olman fark etmeden ölürsün.Aşkı yaşadığın için acısını çekmek kafi,yaşayamadığın aşkın acısı ise...

Mes-ele mes-ud olmaktır örneğin bu mekanda,biriyle çıkıyor olmak,sözlü,nişanlı,evli hatta emin değilim ama varsa ötesi olmak değil;mesele durumunuz ne olursa olsun (kavgalısınızdır,uzaksınızdır,kavuşamamışsınızdır falan) bir yerlerde o kalbin senin için attığını bilip zerre şüphe duymazken sırf bu yüzden dahi senin de kalbinin ona olan atışlarının artmasıdır;hatta bunun böyle sürüp gitmesi,gün gelip kalp toprağa düştüğünde bile,bu yeminin mi aşkın mı diyeyim artık,adından söz edilmese dahi göz ardı edilememesidir...

Ne diyorduk,hah,çaresizlik...
İşte az evvelki varyasyonları ihtimal dahilinden çıkardığınızda güruh oluyor,çaresizlerin güruhu;daha açık konuşmak lazım gelirse lafı "Dünya üzerinde kendisi için herhangi bir kalbin atmadığı insan topluluğu" diye kısaltabilirsiniz;güruhun bir diğer manası da sevilmeyen topluluktur,doğru da.Bu insanlar pek sevilmez,zaten o yüzden bir aradalar,sevilmeyen ama seven çaresiz kimseler.Her gün onlarca çiftin yanından geçtiği,onlarca tek başına insanınsa onu seven kişiyi düşünürken,onunla telefondan konuşup ona mesaj atarken,ona hediye,mesela bir çiçek alırken yine yanından geçip gittiği,kimsenin aklının ucundan dahi geçmediği ancak akıllarından sürekli tek bir kişinin geçtiği,hatta kaldığı kimsecikler.Ben mi?Ben onlardan sayılmam diyemem,ama aralarında da değilim,belki de yalnızca bir arada olmadıklarından;ki bir arada olabilseler,sevip de sevilen toplumun neşeli gürültüleri ardında sus pus durmak zorunda olmasalar da birbirleriyle iletişime geçebilseler çok da iyi olur aslında.Bilirim çünkü,böyle çaresiz olan her yürek,birinin kendininkinden daha ağır yükünü omuzlamak pahasına o kişinin de kendi yükünü kaldırmasını ister,bekler;ne derler buna,hah,nezaket...
Bu güruhun içindekiler birbirlerini keşfetse sonsuz mutluluk doğar yani,ayrıca bilimsel olarak mümkün görünmese bile tüm o mutlu çiftlerden daha yakın olmak için birbirine,iki yaralının yarasını birbirininkiyle birleştirip ortak kabuk tutturması gerekir,tek vücut olmak gibi düşünün;herhangi bir insan bir başkasını anlayabilir belki ama karşılayamaz,bu güruhun içindekilerse aslında birbirleri olduklarından bir parça da olsa,kendilerini yaşarken diğerini istemsizce karşılar,yani tatmin eder,yani sever...

Yalnızlar güruhunda son bir not;bu güruh çaresiz değil,yalnızca içindekiler birbirlerinden haberdar değil,olanlarsa geçmişinden olsa gerek fazla temkinli belki;ki bence bu bir güruh değil,çünkü yaşadıkları yalnızlık bile olsa bu insanlar,nevi şahsına münhasır ama senin benim gibi kimseler...

0 Yorum:

Yorum Gönder