Dehliz

Sevmek dediğin ilmihalinde taşır derin denen o zıkkımı,gizliyi,saklıyı.Bir şeyi sana zerre etkisi olmayıp sırf ona faydası olsa dahi çok istemekten ırak kalamamak bu derinin dibidir.Şehrin pek kimsenin bilmediği dehlizleridir,yine kimsenin gitmediği,çoğunun korktuğu,karanlık,izbe ve meçhul.Gör bak ki o dehlizleri de birileri yaptı,her an ayağının altında olduğunu bildiğin,hiç gitmediğin o yeri.Yürek de öyle değil midir,sevdiğin insanın seni sevmeyen yüreği üstelik de o somut olarak yanındayken,yani ikinizden de öte,ikinizin yüreği arasında santimetreler varken...
Bu iş de korkunçtur,yanıbaşındaki yüreği avcunun içi gibi bilmek,içine girmeyi istemek ama korkmak,daha doğrusu çekinmek,hatta onu sevmeyeceğinden emin olduğu bu usul yüreği,böyle bir gerçekle ürkütmekten kaçınmak,yanıbaşındayken...
Şimdi diyeceksiniz bu oğlan birinin mi yanındaydı,lakin alakası yok;ben bu şerefe bir kere nail olduğumda andan haberim yoktu,sonrasındaysa başta yazdığım tüm bu düşünceler kaburgalarıma oturdu.Eski defterleri mi açalım?Peki peki,bu defalık kırmayalım;
Sevdiğin insanla yan yana olduğun da onun sevdiğini bilmediği,hatta bildiği ama sevmediği anın ikisini de aynı insana karşı yaşamış biri olarak söylüyorum önceden.Onu o an o kadar hissetmezsin,ama illa ki de hissedersin;acısı sonradan çıkar sadece,aradan yıllar geçer ve bazen herhangi bir durumdan aklına çalınır o an,maç özeti gibi aynı pozisyonu farklı açılardan onlarca görsel ve duygusal tekrara bölüp izlersin.İşte normal insanlar buna dalmak,bunu yapama dalgın diyorlar sanırım...

Derin denizlere dalmadım ben hiç,ama kendimi bir şehir farz etmem lazım gelse derin dehlizlerim var dört bir yanımda.Benimkiler korkunç falan değil,gizemi de değil;kocaman ve boşlar,lakin bir tanesi de var ki...Boşverin siz onu be,demem o ki hepimizin yürek dediği dehlizlerden oluşur ve hepimiz birbirimizin dehlizine girmeye her nedense korkarken,karşı tarafın da korktuğunu bilmemize karşın kendi dehlizlerimizde onları ararız.Birinin yüreğine girmekten korkulmaz haklısınız,buradaki esas an da girememektir zaten,girememek ve olduğun yerde de kalamamak.Birinin yüreğinde bize ayrılan bir yer olduğunu bilmek hoş olurdu kanımca,her insan kendine dehliz bellediği yüreğinden,deniz kıyısı gibi gördüğü başka bir yüreğe adım atardı,çünkü en baba egoist bile o derinlerde küçümser kendini,eziktir,çaresizdir,vesairedir...
Sevmek dediğinin ucu bucağında kendi kuytunu birine saray kılmak ve de onun kuytusunaysa saraymış gibi razı olmak fikrini taşımaz mı?İnsanın kendinden kaçabilmeyi,bir diğerine kavuşabilmeyi becerebildiği yer dehliz olsa kaç yazar peki?

Bu çağda kuytu bir kalp bulsa içine girip ağlayacak tonla adam/kadıncağız vardır,o kalp kuytu mu değil mi,müsait mi diye düşünerek  dehlizlerinin karanlığına saklanırlar mecbur;korkmak filan da değil be onlarınki,"Yok,şimdi rahatsızlık vermeyeyim" diyen,ama girmek için de can atan küçük  komşu çocuğu gibiler...

Velhasıl kelam iyiyim ben dehlizimde,tamam soğuk ve yankı da yapıyor ama olsun o kadar;bakmasınlar öyle,hiç boşuna uğraşmasınlar seviyorum diyemem,biliyorum o kalbe giremem,onun dehlizi yoktur,bir yer altı kalbinden gelme hisler edemez ki onu mutlu;niçin sevsin,o yeryüzü bense kendi dibim.Hiç kaçırmaya gerek yok şimdi peri kızını;hem o dehlizlerim altında kendi olduğunu bilirse her hüznümde,dalgınlığımda kendini suçlar biliyorum.Üstelik de o başkasını seviyor,benim kalbimin en,belki de tek aydınlık köşesinde o olduğu gibi onun da kalbinin makamında bir başkasının adı yazılı;o kişi orada olsun olmasın ben o koltuğa oturamam,kendi refahına hizmettir zira bu,sevmek değil...
Kalbim bir dehlizden çok masalsı bir yer olsa onu davet etmek olurdu bak,ama değil;o dehliz benim için iyi bu sebepten,sessiz olurum,saklanırim,aşkım fark edilmez ve bir nebze mutlu kalırım.Yemişim içine girmeyi zaten,onun kalbine azcık dahi yakınsam sokağında dahi yatarım...

0 Yorum:

Yorum Gönder