Toparsız Yazı

Pekişti mabedim son perdede yalnızlıkla, ayıkladım en değerli ve sağlamdan gayrısını, ömrümü budadım da daha gür çıkar mı emin değilim. Serde bir sözünden dönmemek var ki gönlümde pişen sevda çayları çoktan soğudu.
Buydu Alptuğ olmak, hatayı kabul edip pişmanlığı kazılı ve ders almışlığın verdiği asaletle başı dik olmaktı; o gün arkamı dönsem bir dostluk devam edecekti belki lakin önce tüm umutla gücü kırıp sonradan konuşmaya gelenin hiç mi suçu yoktu?

Kuşlara gitsem nereden bilecektiniz,
Gitme diyemeyecektiniz.
İşte bütün mesele bu...

Yeni yollar kırılır ve biz yine güzel adam kalırız, kız kardeșlerdir kanatlarımızı kaldırıp başımızı dik tutan, eski bir fotoğrafa bakıp durulunca nefes aldıran.
Yoksun dimağımda aralandım o ışıkla, mevzubahis belki de en yakını olmamaktı kimsenin, ilk aklına gelen, başı sıkıştığında ilk aradığı bile olmamaktı; değer vermek demiyorum bakın, değer verenlerim var tabii ama en iyi ihtimalle üçüncü değer verdiği oldum hep en değerlilerimin.

Kendi gölgende dinlenmenin en zor tarafı bu, açılıyor zira pandoranın dilimin ucundaki kutusu, selam verip herhangi yeni bir hikayeye başlamaya niyet ettiğim bütün yabancıların suratında görüyorum henüz çekmeyi bile bilmediğim acıları, cömert davranıp fazlaca verirler gibi geliyor, bir ebabil kadar uzak kalıyorum her şeye, sıra bana gelirse biliniz ki geç artık. Belki de şarkıdaki gibi: "Öpüp okșanmalı, titreyen elleri."


0 Yorum:

Yorum Gönder