Dors Sa Vie

*En alttaki şarkı eşliğinde okuyunuz. 

Kırıșmış ihtimallerim, dönüm noktalarım dahi ufkunda dönülmez akșamın; "anlamasalar da kalanlar" hatırına dönüyor dünyam, kanıtlayamasam da varlıklarını, benle müsemma olanlar. Kutuplarım birbirine çarptıkça gün yüzüne çıkıyor yaşını başını almış karalığım, merhametimde ezilen bir hale bürünüyor artık yaşamak.

Gıptasında her sarılmanın
Yüz yüze lehimleniyor
Ortasında ani yıldırımın
Hala sevmekle sonsuz hüzün

Her sabah kendiyle uyanmanın acılașmasını hangi ayran önler ki beyaz olacak, en aşağı ölümün temize çekiciliği kadar; uykusunu getirecek sonra insanın, vakur bir halde düğümleșip kendini unutturacak yaşamak. Dikenleri değmeye utanacak kadar yalnız olmak yalnızlığın, mavi mutluluklar gömecek içine kemikten ve kederden "masum" adlı o figürü.
Her insanın kimseleștiği o anlarda, mesela adı Sanat olan bir kafede her biri diğeri için hiçten dahası olmayan kalabalık, yok gibi gözükecek, hiç olmamış gibi değil de yarım kalıp o yarısı da acıyarak sönmüş gibi.

Uzun süre bakarsam görmeyi bırakırım diye boşlukta hep gözüm.

En son ne zaman yeni bir insanın bende bıraktığı intiba tersine dönmedi hatırlayamıyorum, yürümemle sürünmem arasındaki duygusal farkı ayırt edemiyorum kırıkların içinde, otobüs camı sarsıntısının baki olduğu kalbim, dursa bile durmamış gibi sallanacak demek bu da, durdu belki, çaktırmak şuraya dursun gözünüze sokuyor belki ama aldırmıyorsunuz, bunu okurken burnunuza çektiğiniz hava kadar.

Birilerine benzer birileri geçiyor, kalbim uyușup gözlerime vuruyor, gözlerim hiç uyumadan bekliyor; bir ses, nefes, adım... En önemlisi tanıdıklığın hicranından hallice hariç. Ölse belki üzülmezdi, sıra bile gelmezdi,kimse gelmedi.
Farkında olmadıkları kefensel telkinleri yüksekten düşüyor başıma, başım ağlıyor artık.
Bitti bu hikaye, zaman geri dönüyor sıfırdan.


0 Yorum:

Yorum Gönder