ESK

İnkarı gibi kendini devekușunun, kusurlarından ötürü masum ilan edilen insanların eritilmiş rafine kaderleri altında ezilenin daima diğeri olması sizi de germiyor mu? Yanisi yalıtımın sunduğu neredeyse tanrısal hislerin bir bedel olarak insanı bedeniyle dahi yalnızca bir ruh kılması gerçekten adil mi hayata karşı? Peki ya șçekimserliğin sorumluluktan kaçmak adline binaen bir fikrin merhemliği duyulmuş mu matem ikliminin pejmürde ve kesinlikle birbirinden bağımsız normları karşısında. Coğrafya kader olmasaydı...
Eprimiș ihtimallerin akıbetinden habersiz, ilk günkü zindeliklerini meta edinmiș ve bunu utanmadan hayallerine dizgeleștirmiș, bu sayedeyse eminim farkında olmaksızın kendi olumlarının önünü kesmiş modern insana külfet gelmemesi elde mi meçhule değin en ufak çabanın? Ölümü unutturmaya yetmesi misal çelik yelek yahut yar sesinin; motivasyonu zıt, baskınlığı eşdeğer ancak diyalektik bakımdan muhtemelen sıfırlayıcı, aynı dünyada olup başka dünyalara ait bu iki kavram gibi alışmak ve tümüce bağışlanma dilenmek insanlıktan sebepsiz ve de en önemlisi öyle olmasına rağmen bile işe yaramayacağını tıpkı ekmek gibi, şu gibi, öğle uykusu gibi bilerek.
Kırıklarını aldırmış bir fay hattı titizliğine ek olarak kuyudan çıkan Yusuf karmaşıklığıyla hayata yaklaşırken adını unutmak yavaştan kimselerin, daha kötüsüyse yalnız adını hatırlamak bazı şeylerin eski yeni. Mihrabı yerinde duygular kalmış sade belki, rüzgar esse uçmaya yeltenmeyecek kadar onurludur gözyaşı.
Zamanı parmaklarının arasından kurtarır gibi her gün yaşadığımız hayat ölümün, uykuyla karışık aptal bir deneyimden ne denli ayırt edilebilir hangimiz için; bu noktada çöp hissetmek başlar kendini ve her çöp geçmişini kokar.

Karlı bir hududum var
Baş ardı duman huylar
Duru kalbim kör ağırlar
Şu vakti sevdirem artık

0 Yorum:

Yorum Gönder