Anlat?

Neden bahsetmek istediğimin bir önemi var mı bilmiyorum bile, benim meşhur bir sorum vardır az mevcutlu arkadaş çevresinde; "Anlat?". Evet bu bir sorudur, sonuna soru işareti koymasaydım da öyle olacaktı, emin olun. Bu sorunun bana sorulup sorulmadığını merak ederseniz diye; sorulmadı, yani soruldu ama sadece bir konuya giriş yaptıktan sonra, öylesine sorulmuş gibi, sorulması için psikolojik bir baskı kurmuşum sanki ve bu bi'nebze trajikomik. Daha da trajik yönü ağır basan ise, ben daha hiç bir şey konuşmamışken bile anlat diye sorduğumda herkesin söyleyecek bir şeyi olmasıdır, söylemeseler bile o ordadır; belki söylemezler, ama olduğunu da saklamazlar...

Bu hatır sormak gibi değil, zannımca kimsenin bir başkasının hatrını sormasına ihtiyacı yoktur; bu daha çok, bir kavanozun içine vakumla sıkıştırılmış şehir gürültüsünü ekmeğe sürüp reçel niyetine ikram edecek birini kollamaktır. İnsanlar, en azından bizim -ki eğer kaldıysa- sıcak insanımız ikram etmeye ihtiyaç duyar, karşısındakinin gönlünde yalnızca bir ölüm süresince dahi olsa tatlı bir yere. Sözün özü? "Nası bilirdiniz?" denir ya malum anda, işte o vakit söylenen o klişe cümleyi ederken ses tellerinin dışında da bir şeyin titremesi...

Anlat? Yani biraz da sen anlat şuan bunu okuduğunu düşünmekten dahasını beceremediğim okur sen anlat bu defa, hep ben anlatınca çok egoist hissettiriyor, afedersin kusmuk gibi... İşyerinde bu anlamsız satırları okuduğunu mesela boş bir vakitte, eve gideceğini, o takım elbiseden kurtulacağını, eşine, varsa çoluğuna çocuğuna sarılacağını... Ne yemek var mesela bu akşam sizin evde? ne zaman kendini yorgun hissedersin, nasıl bir günü yaşarsın sıkça ve nefret edersin, sustukların nelerdir, kafanı yastığa koyduğunda uyur musun direkt? Anlat bazı sevinçlerini, söküp attığın kötü şeyler olduğuna inandır bana senin de. Anahtar kelimeyi bulduk güzel okur, kelime denemez aslında "-de" eki işte...
Senin de, onun da, onların da, şunların da, bunların da; insanı cezbeden şey birilerine dahil olmak ve onların da ona dahil olması sanırım aynı anda, senin de benim gibi edebiyatı, düşünmeyi vesaireyi seviyor olman mesela. Çünkü... 

Çünküsü yalnız olmamak ortak olmakla kaim belki. Birimizin yarası diğerine batmaz, ama birimizin yarası diğerinin aklını başına getirir, kendine acımasını engeller örneğin. Örneğin işte, sana beni inandır dedim çünkü bu dünyanın imkansızı olmayı da istemiyorum çoğunluğun aksine; gözünden lazer çıkaran, kendiliğinden uçabilen biriymişcesine geçmişi söküp atmış olmak istemiyorum bunu bir tek ben yapabiliyormuşum gibi, övünülecek bir şey değil çünkü bu...

Anlat? Anlat dost, anlat belki bu yazımı okuyacak olan hayatımın kadını, anlat Facebook'ta bu yazının linkine yanlışlıkla tıklamış sözde arkadaşım, anlat beni bilen, takip eden ama adını dahi bilmediğim uzak akrabam. Velhasıl kelam bu soruyu bana soran olmayacak; niye mi? ben birinin sormasını beklemeden anlatıyorum hep de ondan. Soru değil mesele, bu dünyada herkesin anlatacak bir şeyi zaten varken birinin sizin içinizdeki bu anlatılacak şeye ilgi duyması, belki de size...
Anlatan olmamalıyım artık ben; anlatsa nefesim kesik dinleyeceğim kimi insanlar bu suale rağmen ısrarla susarken, artık dinlemek istiyorum, dert, tasa, durum, meşgale; içten içe en çok birinden beni sevdiğini duymak belki de...

Hacı kimse bana anlat demedi be...

Öyle işte...


0 Yorum:

Yorum Gönder