İstifa Mektubu

11.08.2016
Gelmeyen kadının dikkatine,
Sayın hanfendi,

18.03.2000 tarihi itibariyle başlamış bulunduğum "Gerçek aşkı aramak" görevinden 11.08.2016 tarihi ile istifamın kabulünü ve gereğinin yapılmasını arz ederim.

Firmanızda çalıştığım sürenin kişisel ve profesyonel kariyerim bakımından olumlu sonuçlar da doğurduğunu göz ardı etmeksizin, teşekkür etmek isterim. Lakin söz konusu başvuruda bulunma gerekçemi de bilmenizi de isterim.
İşe başladığımdan bu yana yani 17 senedir siz gelmediğinizden ötürü görevim olan gerçek aşkı aramayı, bir anlamda da sizi arayıp bulmayı başarıyla tamamlayamamış olduğumdan giderek motivasyon düşüklüğü, umutsuzluk ve görevimin kutsallığına değin inancımı kaybetme belirtileri göstermeye ve yalnızlaşmaya, içime kapanmaya, belki biraz da pasaklılığa başladım.

Bu kadar resmiyet yeterse eğer, sen gelmedin diye ben hem senin geleceğine, hem aşka, hem doğru dürüst sevilmeye falan filan her şeye kuşkuyla bakmaya başladım, oysa senin için "Gelse" diye bir yazı dahi yazmıştım. Bu kuşku beni öldürüyor farkında mısın? Senin olup olmadığın, yani bir anlamda da karşılaşıp karşılaşmayacağımız ve eğer olacaksa da bunun nerede, ne zaman ve nasıl olacağı, ancak daha çok da bu gerçekleştiğinde nasıl farkına varacağımı sonsuz ihtimale bölüp ayrı ayrı düşünmek beynimi ağırtıyor, ağrımak değil bak ağırmak diyorum...
 Hani dedim ya "Gereğinin yapılmasını arz ederim." falan, aslında benim istifa etmek istediğim falan yok, bu hayat Alptuğ Dağ'ın hayatı ve kendisi, daha doğrusu nacizane bendeniz için bu hayat iyileriyle kötüleriyle vazgeçilmez, aşk benim etim kemiğim artık, ben olmuşum aşk; ama artık gelmen gerek, mevzu giderek daha da mühim bir hal almakta zira, orda gerekten kastım da gelmendi ayrıca, evet bebeğim artık gelmen gerek, gelmen ve benim bu görevi bitirip her şeyi yoluna koymam, neticesinde sana karşı yeni bir göreve atanmam, o da seni mutlu etmek, seninle bir yuva kurmak gibisinden bir görev, büyük bir görev...

Biliyorum sizin elinizde değil, kızmıyorum da, belki biraz sitemkarım içten içe fakat bu da benden değil bizatihi bilinçaltım. Beklemeye değeceğinizin farkında olmam, geleceğinize olan inancım bu denli azalırsa baskın gelmemeye başlayacak ve kaskatı kesilecek kalbim, bununla da kalmayıp kötü bir adam olacağım belki biliyorum. Çünkü öfkeleniyorum, mesela bir hırsız, cinayet, tecavüz haberi gördüğümde öfkeleniyorum; herkes öfkeleniyor, ama benim nefes alıp verişim, kalp atışım değişip ellerim titriyor, aklımdan tonla işkence, dayak ve öldürme sahnesi geçip içten içe zevk alıyorum, geçmişteki bazı insanlara karşı da böyle bu...
Ben buna kendi kendime karşı koyamam, bundan birine bahsetmeye kalksam beni agresif nitelendirir belki ama benim ne kadar da pamuk olduğumu sen bilirsin, en azından bileceksin; sen gelmelisin ki ben seni severek bu nefsi bastırayım, olmak istediğimden öte olan, zaten olduğum o adamı tamamen gün ışığına çıkarayım, evet o hiç sevmediğim gün ışığına...

Beni anladığını umuyorum, bu arada bir istifa mektubu için illegal derecede uzun oldu bu yazı; lakin n'apıyım, senle pek konuşma fırsatı bulamıyorum. Gerçi bu konuşma diyalog değil monolog, ayrıca sesle değil yazıyla yapılası da büyüyü bozuyor gibime geliyor ben pek anlamam. Büyü işte, gecenin güzel kelimesi tam da bu; büyümü kaybediyorum böyle giderse, uzun zamandır yazmıyordum ki bu gece kısmet oldu, bir dahaysa ne zaman yelteneceğim meçhul zati. Büyümü kaybetmeme fırsat verme, henüz kendimi yeni yeni keşfetmişken; parıldayan bu yeni canlı ruhumun sönmesini engelle, bu halimi kaçırma...
Artık Türk kült aşk filmlerindeki (Mesela "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku") dağınık, paspal, edebi ve umursamaz aşığın hüzünlü ve soluk hyayatından fevkalade bir çıkış yapmak istiyorum, tek yönlük gidiş biletim de sen olmalısın, arz ediyorum...


0 Yorum:

Yorum Gönder